Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Camı Kim Kırdı..?

Yazının Giriş Tarihi: 16.01.2019 00:03
Yazının Güncellenme Tarihi: 16.01.2019 00:03

Spekülasyon;

Pek fiyakalı bir tabirdir kendileri

Bir o kadar da popüler ve kullanışlıdır.

İşe gelmeyen hadiselerde de cam kavanoz kapağı.

İftira bunlar, küllüm yalan vs. denilerek inkar kavanozuna atılan ne varsa cam kavanozdan çıkmasınlar diye sıkı sıkıya kapatılır kavanoz kapağı.

Ama kavanozun bir de içindekileri dokunamasan da görmeni sağlayan şeffaflık gibi bir özelliği var ki genellikle göz ardı edilir.

Yani inkar edilenlerin aslen var olması ama dokunulamaması özelliği.

Peki, eş anlamı kurgu; felsefe terimi ile açıklandığında eylem alanına geçmeyen, yalnızca bilmek ve açıklamak ereğini güden kuramsal düşünce; ticaret terimi ile söylendiğinde de vurgun ve vurgunculuk anlamına gelen spekülasyonla ne zorum var ki bu kadar laf ediyorum?

Zorum şu;

Sosyalinden yazılı, televizyonlu medyasına kadar tüm iletişim kanallarında belgeli belgesiz onlarca haber dönüyor.

Onlar döndükçe de ahalin başı dönüyor.

Kimse de çıkıp bu duruma müdahale edip hayır bu spekülasyon değildir evet bu spekülasyondur demiyor.

Konu önce ortada bırakılıyor, sonra da nasılsa unutulur gidere kaydediliyor.

Onlarca dedim ama sadece bu dördü için soruyorum;

Spekülasyon mudur, gerçek midir?

‘’Milli piyangonun 2019 yılbaşı çekilişinde büyük ikramiyenin bir inşaat firmasının patronuna çıktığı onun da ikramiyeyi bir vakfa bağışladığı’’ ‘’Bir apartman dairesine 64 kişi kaydedildiği’’ (ki bunun benzeri haberleri de çok haberlerin belgeleri de…) ‘’Türkiye İstatistik Kurumu'nun açıkladığı “yurtdışına göç edenler” sayılarına göre

     2018 yılında tam 253 bin 640 kişinin yurtdışına göçtüğü, bu gidenlerin 12 bininin dolar milyoneri olduğu’’

4-  “Bir ilçenin 5 bin 800 olan ilçe nüfus tabelasının gece yarısı değiştirilerek, 7 bin 300'e çıkartıldığı. (bunun da fotoğraflı belgesi var)

Hani bir zamanlar esprisi bile vardı; bu dördünü istiyorum diye…

Ben espri yapmıyorum ama bu olayların gerçekliliklerinin ya da gerçek dışılıklarının ilgili kurumların itibarca erezyona uğramalarına izin verilmeyerek yetkililer tarafından Türk halkı ile paylaşılması gerekliğini düşünüyorum.

Dördü de spekülasyon ise kötü; değil de gerçek ise işte o çok daha kötü.

Ne oluyor yahu?

Birileri toplumun beyni, bakalım nereye kadar dayanabilecek diye bahise mi girmişler?

Yoksa herkesin herkesten ve her şeyden şüphe eder duruma gelmesi mi amaçlanıyor?

Acaba düşünen var mı; kendi arasında ki sohbetinde, okuduğu metinlerde, izlediği televizyonlarda, bizzat katıldığı sosyal medyada bu denli izaha muhtaç haberlere maruz kalan bir toplum için güven sözcüğü artık ne ifade eder?

Herkes herkesi yalancılıkla itham ederken hangi yapıştırıcı bizim birbirimizden ayrılmamızı engelleyebilir?

Tarihi başarılarımız mı?

Millet olarak hasletlerimiz mi?

Birbirimize olan gönül bağımız mı?

Ortak kültürümüz mü?

Törelerimiz mi?

Dinimiz mi?

Anlaşmaktan geçtim, artık hiçbiri üzerinde asgari mutabakata bile varamıyoruz.

Ortak değerlerimizi bile sorgular hale gelmemizde sürekli maruz kaldığımız şüyuu vukuundan beter. haberlerin rolünün tahmin edilenden de çok daha fazla olduğunu düşünmek için öyle çok sebep var ki…

-Yalandır…

-Hayatta inanmam…

-Hadi canım sende…

-Yemezler oğlum…

-O dediyse kesin palavradır…

-Manipülasyon bunların hepsi...

Ülkeyi son derece yakından ilgilendiren pek çok hadisenin böylesi cümlelerle başlayan yorumlarla tartışıldığı ortamlar neden artıyor sanıyoruz ki?

Giderek hiçbir şeye inanmayan ama inanmadıklarının gerçekliklerinin prangasına takılıp debelene debelene yaşamaya çalışan bir ulus oluyoruz.

İş öyle bir boyut aldı ki, hükümetin icraat ortağı bile hükümeti Türk ulusunun ruhsal durumunun bozulması karşısında önlem almaya çağırdı.

Şimdi siz bu yazıyı okurken dışarıdan camınıza bir taş atılıyor ve cam kırılıyor.

İlk yapacağınız nedir?

Hemen bulunduğunuz yere çöküp başka taş var mı diye beklemek mi?

Yerinizden fırlayıp pencereye koşup taşı kimin attığına bakmak mı?

Hiçbir yere bakmadan derhal o ortamı terk edip çıkmak mı?

Yoksa hiçbirini yapmayıp spekülasyondur diye geçiştirip istifinizi bozmadan yazıyı okumaya devam etmek mi?

Elbette sonuncusu hariç hepsi ihtimal dahilinde ve son derece mantıklı. Hatta benim aklıma gelmeyen başkaca tepkilerde verilebilir eminim onlarda mantıklıdırlar.

Ancak olayda ortak payda yaşanılan durumun izaha muhtaç olmasıdır ve siz en kısa zamanda bu izahatı sağlayacak olgulara erişemeseniz sürekli bir yerlerden atılacak diğer taşı beklersiniz.

Ama birileri çıkar da; camı o kırdı, hayır bu kırdı, ben gördüm şu kırdı, yanılıyorsunuz onla bu beraber kırdı, şu taşı verdi o kırdı demeye başlarsa cam kırılması gerçeği kalır kıran faili meçhul kalır.

Demem o ki;

Birileri camı kim kırdığının peşine düşüp olaya maruz kalanların kafalarında ki sorulara yanıt vermek zorundadırlar.

Aksi halde kırılmadık cam çerçeve kalmayacak memlekette.

Kabak yine en masumun başında patlamaya devam edecek;

Halkın…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.