Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Bursa'ya nasıl yazık edildi

Yazının Giriş Tarihi: 24.11.2019 00:02
Yazının Güncellenme Tarihi: 24.11.2019 00:02

Demokrat parti ve Adnan Menderes döneminde Modern şehircilik tarihinin en ünlü figürlerinden İtalyan mimar ve şehir plancısı Luigi Piccinato, 1958-60 yılları arasında Bursa şehri üzerinde de çalışmış, bu çalışma sonucunda, o dönemde yerel ve merkezi yönetim birimleri tarafından da onaylanan bir Bursa Nazım Imar Planı ortaya çıkmıştı. Söz konusu planın temel amaçlarını, ilkelerini ve senaryosunu ortaya koyan “L’Esperienza del Piano di Bursa” (Bursa Planı Deneyimi) adlı, kısa zaman önce Türkçe’ye kazandırılan eserinde, Piccinato, bir teknik adamın, bir uzmanın çalışma konusuyla ilgili tespit ve önerilerinde bulunması beklenen bilimsel sistematiğin ötesine geçerek, Bursa’ya içten bir sevgi ve anlayışla yaklaşıyordu. “19. yüzyılın ilk yarısına kadar şehir kusursuz ulaşmıştı. Her şey dokunulmamış, bütünlüklü, dengeliydi. O anda tutkulu ve zeki bir şehirci, Bursa’yı örnek bir şehir haline getirebilirdi: Bizanslılar’ın ve eski şehrin yanında yeni bir şehri, kendi yeni şehirlerini yaratmayı bilmiş beş yüzyıl önceki Türkler’in örneğini taklit etmesi, bu örneğin izinden gitmesi yeterliydi.”

Ancak Piccinato’ya göre, Bursa’yı tarihsel bağlamı içinde bütünlüklü bir şehircilik problematiği olarak anlamaya, belki de sezmeye çalışmayan planlama çabaları, belli bir senteze ulaşabilmekten uzak, şekilcilik tuzağına saplanmış projeler olmaktan öteye gidemeyecekti. Bu yüzden, Bursa, Houssmann tarzı bir yaklaşım sergileyen Ahmet Vefik Paşa, Piccinato’nun eserinde pek de hayırla anılmaz. Bu anlayışın devamı niteliğindeki yeni, düz ve geniş bulvar projelerini de, planlama yetkisini eline alır almaz fırlatıp atmakta tereddüt etmez Piccinato. En az kendisi kadar ünlü bir başka şehirci olan Fransız Henri Prost’un tasarımına yaklaşımı da pek farklı değildir. Raporda sözü edilen ilkeleri doğru bulsa da, sıra uygulama ölçeğine geldiğinde, Bursa gibi engebeli bir araziye kurulmuş organik yapılı bir yerleşmeden küçük bir Paris çıkartılmaya çalışıldığını ima eder. Belki de Piccinato, Fransız meslektaşının da diğerleri gibi, çalışma yapmakta olduğu alanın kültürel bağlamını modern tasarım düşüncesiyle yorumlamak gibi zor bir işe kalkışmaktan çekinerek, dönemin moda biçimlerini kullanmanın kolaylığına sığındığını düşünüyordu.

Zaten Piccinato’ya göre, o günkü mimarlığın ve kent tasarımının dramı, Türk plancı ve mimarlarının, içinde yetiştikleri kültüre sırt çevirip, adeta ona güvenemeyip, uluslararası camiada daha kolay kabul edilmelerini sağlayacağını düşündükleri modern biçimciliğe saplanmasından başka bir şey değildi.

Oysa Piccinato’ya göre, Bursa’nın bir çok modern Avrupa kentine göre çok önemli avantajları vardı. Bursa ise, Osmanlı başkenti olduğu yaklaşık 130 yıllık dönemde, oldukça bilinçli ve dönemine göre yeni sayılabilecek bir imar hareketi çerçevesinde, dengeli bir şemayla kurulmuş, o günlerden 20. yüzyıla kadar da, fazla bozulmadan, kimliğini oluşturan karakteristik ögelerini korumayı başararak ulaşmıştı. Kenti geleceğe taşımak için şehircinin izlemesi gereken başlıca yol, bu dengeyi özenle koruyarak, kentin çağdaş yaşamla bütünleşmesini sağlayacak fonksiyon ve yapı türlerini zaten belirgin olan kent şemasına eklemekti. Piccinato’ya göre, bu yapılacak müdahale, daha önce yapılmış olan şehircilik hamlesinin bir tekrarından başka bir şey olmayacaktı. Çünkü beylikten devlete doğru evrilmeye çalışan Osmanlı, Bursa’da antik kent şemasını zedelemeden ve Bizans varlığını yok etmeden kendi anlayışına göre tasarladığı yeni şehri getirip onlara eklemlemeyi başarmış, eskiyi yıkıp kendi damgasını vurarak değil ama taş üstüne taş koyarak Osmanlı kenti kimliğini ve yaşama kültürünü bu şehirde yaratmayı başarmıştı. Modern çağda ise kent ikinci büyük dönüşüm eşiğine gelmişti ve dönüşüm kaçınılmaz olduğuna göre, yapılacak en doğru hareket önceki iyi örneği izlemek olacaktı.

Eski Bursa milletvekili, BTSO'nun Eski Başkanlarından Hüseyin Suat Sungur ile moderatörlüğünü benim yaptığım panelde özeleştiri yapmıştı ''bu süreçte Bursa adına büyük başarı sağladık, fakat bizden sonra kontrol edilemez bir büyüme yaşandı. O gün için Türkiye nin ilk organize sanayini Yalakçayır dediğimiz bataklık bölgeye yaptık, sonrasında iki otomobil fabrikası (Tofaş ve Reno) 13 tanede organize sanayi kuruldu. Bu gün için ise acaba Bursa ovasına yazık mı ettik? diye vicdanı mı sorguluyorum'' demişti 

“Rahmetli Menderes Bursa’ya özel bir önem verirdi. Kentin güzelliğinin ve tarihi dokusunun korunması için Kapalıçarşı yangınından sonra ünlü İtalyan mimar ve şehir plancısı Piccinato’yu Bursa’ya getirdi. Piccinato eskiRoma’yı aynen muhafaza etmiş, hemen yanına Eru isimli uydu kenti inşa etmişti. Bizim mimarimize yani Osmanlı’ya hayrandı. Tek şart olarak planın uygulanacağı garantisini istiyordu.Merkezi ve yerel yöneticiler verdi onayı. Plan 1960’da bitti. Buna göre ikinci Bursa Kaplıkaya’dan Kestel’e uzanan istikamette kurulacaktı. Çekirge kaplıca ve eğlence merkezi olacak, Bursa’nın asırlardır getirdiği güzellikler ve ova korunacaktı. Ama ihtilal oldu. gelen askeri validen başlayarak plan delindi ve uygulanamadı. Yazık oldu. Yüzyılların Bursa’ya yapamadığını son 40-50 sene yaptı. Buna sebep olanlar büyük vebal altındadır, hem ahrette hem de gelecek nesillere karşı”.

 “BTSO Türkiye’nin gözbebeği bir kurum. Üstelik ticaret ve sanayi ayrımı yapılmaksızın tek vücut olan bir oda. Nerede hata yaptığımıza gelince; 1959’da ABD hükümeti Türkiye’de bir sanayi bölgesi kurulması için 2.5 milyon dolarlık bir fon oluşturdu. Bu sanayi bölgesi için de Gaziantep, Bursa ile yarışa girdi ve en sonunda ipi Bursa göğüsledi. Biz bu çerçevede OSB’ni Mudanya yolundaki bataklık ve sazlık bölgede kurduk. Yanlış yaptığımız şey, OSB’nin yol açacağı sonuçları öngörememizdi. Yani biz bunu gerçekleştirirken Bursa’nın fiziki ve sosyal yönünü dikkate almadık, konuyu tüm unsurları ve sonuçlarıyla değerlendiremedik, bütünsel yaklaşamadık. Oluşacak büyük göçü, bunun olumsuz etkilerini hesaplayamadık. Sonradan çok mücadele etmemize rağmen diğer OSB’lerin oluşmasını engelleyemedik. Bu kadar çok sanayi bölgesi yakışmıyor Bursa’ya. Bursa bundan her alanda zarar gördü, hala da devam ediyor. Keşke o günlere dönmek mümkün olsaydı da aynı yanlışı yapmasaydık. Üzüldüğüm ve hayıflandığım bir noktadır. diyerek maziye dalınca gözlerinde ki derin hüznü okumuştum.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.