Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Prof. Dr. Mustafa Öztürk: “Vaiz aklı değil, yazılım…”

TBMM 15 Temmuz Darbe Komisyonu’nda konuşan Çukurova Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Öztürk, FETÖ için, “Karda yürüyüp hiçbir iz bırakmadan bu kadar suçu işlemesi, neredeyse ele avuca hemen hemen hiçbir belge geçmemesi, bunun örgütsel yapılanması bence bir vaiz aklının çok fevkinde bir çalışma ve yazılım gibi görülüyor. Bunun için kâhin olmaya gerek yok” dedi.

Haber Giriş Tarihi: 17.10.2016 13:42
Haber Güncellenme Tarihi: 17.10.2016 13:42
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.bursahaber.com/
Prof. Dr. Mustafa Öztürk: “Vaiz aklı değil, yazılım…”
Hakan ŞANLITÜRK – Bursa Haber/Ankara TBMM 15 Temmuz Darbe Komisyonu’nda konuşan Çukurova Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Öztürk, FETÖ için, “Karda yürüyüp hiçbir iz bırakmadan bu kadar suçu işlemesi, neredeyse ele avuca hemen hemen hiçbir belge geçmemesi, bunun örgütsel yapılanması bence bir vaiz aklının çok fevkinde bir çalışma ve yazılım gibi görülüyor. Bunun için kâhin olmaya gerek yok” dedi.

TBMM 15 Temmuz Darbe Komisyonu’na davet edilen isimler çarpıcı bilgiler verdi. İlk grupta dinlenen Prof. Dr. Öztürk’ün önemli açıklamalarından bazıları tutanaklara şöyle geçti:

“Dünyadaki en egemen gücün yanında yer almak… Bakın, Nevval Sevindi’ye 1997’de verdiği röportajdaki cümle şudur: ‘Dünyanın amiral gemisinin dümenindeki kaptan Amerika Birleşik Devletleri’dir. Bu, göz ardı edilerek şuralarda buralarda iş yapılmaya kalkışılmamalıdır.’ Şimdi, Fetullah Gülen’in nereden, kimi himayesinde, denetiminde ne yapmak istediğine dair bu size ufuk açıcı olabilir. İronik bir örnek vereyim; 11 Eylül hadisesi yaşandı mı? Yaşandı. O hadise yaşandıktan sonra Amerika Birleşik Devletlerindeki basın yayın ve think tank kuruluşları nezdinde İslam’ın ve Müslümanların dünyadaki tanımlaması neyle eşleştirildi? Terörizmle. Terörizm eşittir Müslümanlar. Peki, nasıl oluyor da dünyanın süper gücünün teröristlerle bir tuttuğu bir ümmetin, bir inanç grubuna mensup bir örgütün, faaliyet yürüten bir yapı aynı zaman dilimi içerisinde 160 ülkeye hem Türk dilini hem İslamiyet’i anlatmak için önüne alan açılıveriyor? Burada bir paradoks yok mu sizce? 11 Eylül’de bir tarafta Müslümanlar terörist ilan edilirken öbür yanda… Bütün bunları birleştirdiğinizde ‘Sizce bu uluslararası bir konsorsiyum mudur?’ derseniz, ‘evet, konsorsiyumdur’ derim.”

Amerika’nın Ayetullah’ı olacaktı
Prof. Dr. Öztürk 15 Temmuz darbe girişiminin başarıya ulaşması durumunda neler olacağını da şöyle anlattı:

“Muhtemelen kurumlar lağvedilmeyecekti. Diyelim ki bakanlıklar olacaktı, müsteşarlıklar olacaktı ama bunun tepesinde Gülen’in konumu, İran’daki Şiilerin manevi liderleri vardır ya, mesela Hamaney’i, daha önceki Ayetullahların pozisyonu gibi bir pozisyonda, fakat kendisi resmî, herhangi bir başbakanlık, cumhurbaşkanlığı konumunda değil… Fakat oraya, ülkeye uygulayacağı, tatbik edeceği siyasi düzenin, ideolojinin ne olduğuna dair benim henüz kafamda netleşmiş bir şey yok. Bunun sebebini de şuna bağlıyorum: Bu adam 1980’lerde, 85’lerde Sünni İslam’ın en sığ yorumuna sahip çıkıyor. Ee, 1990’larda Papa’yla görüştükten sonra Sünni değil, başka mezheplerin, Şii İslam’ın bile tolere etmekte güçleneceği bir geniş mezhepliliği önünüze sürebiliyor. Dolayısıyla, bu söylem ve eylem çeşitliliği ve farklılaşmasından hareketle acaba darbeden sonra Türkiye’ye hangi rejimi tatbik ederdi diye düşünsem, sanırım… Ben şunu söyleyeyim: Amerika Birleşik Devletleri’nin Türkiye üzerinde gerek komşularıyla vesaireyle şu andaki tasarımı, projesi, çok da farklı bir rejim getireceği kanaati taşımıyordum. Sadece Gülen tek otorite, yani emri Allah kelamı gibi geçen bir konuma çıkacaktı. Muhtemelen başbakanlık, bakanlıklar olacaktı fakat onlar birer memur vazifesi görecekti. Muhtemelen de Amerika Birleşik Devletleri’nin Türkiye’ye biçtiği rol, yapmasını istedikleri her neyse onlar da günübirlik, gayet icra edilecekti. Dikkat ederseniz, ‘Bizim çocuklar başardı’ dendiği zamanda bile darbe metni aşağı yukarı böyle yayınlanmıştı. O zaman da Atatürk ilkeleri vardı vesaire. Kısacası, ben, darbeden sonraki Türkiye’deki siyasi nizamın Amerika Birleşik Devletleri’nin öngörüsü, talepleri doğrultusunda icra edileceği kanaatindeyim. Bu arkadaşa da oraya, tepeye bir manevi makam verilecekti. Hepsi o kadar. Benim şahsi kanaatim budur.”

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.