Türkiye’de iş kazaları çok sayıda cana mal oldu. Derin izler, yaralar bıraktı. Bu alandaki durum 3. dünya ülkelerinden farklı değil. Yaşanan facialarda verdiğimiz kurbanları unuttuk. Gereken tedbirlerin alınıp alınmadığı noktasındaysa iç açıcı bir manzara olduğunu söylemek güç.
Haber Giriş Tarihi: 10.12.2016 15:39
Haber Güncellenme Tarihi: 10.12.2016 15:39
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.bursahaber.com/
Hakan Şanlıtürk - Ankara/Bursa haber
Türkiye’de iş kazaları çok sayıda cana mal oldu. Derin izler, yaralar bıraktı. Bu alandaki durum 3. dünya ülkelerinden farklı değil. Yaşanan facialarda verdiğimiz kurbanları unuttuk. Gereken tedbirlerin alınıp alınmadığı noktasındaysa iç açıcı bir manzara olduğunu söylemek güç.
Erzurum Aşkale’deki kömür ocağında 8 işçi yaşamını kaybetti. Yıl 2003’dü. Yine aynı yıl içinde Karaman Ermenek’teki kömür ocağında 10 kişi öldü. 2004’de Kastamonu Küre’de bu kez bakır ocağında 19 canımız gitti. 2005’de Kütahya Gediz’deki kömür ocağı 18 cana mal oldu. Balıkesir Dursunbey’deki kömür ocağında 17 kişiyi kaybettiğimiz yıl 2006 idi. Aynı adreste bu kez 2010 senesinde 13 kayıp verdik. Zonguldak Karadon’daki kömür ocağı 2010’da 30 madenciye mezar oldu. Afşin Elbistan’daki açık kömür ocağında 11 çalışanı 2011’de yitirdik.Takvimler 2013’ü gösterdiğinde facianın adresi Soma idi. Kömür ocağındaki facia 301 madenciyi yuttu. Soma’dan kısa süre sonra Ermenek’te 18 çalışan madendeki su baskını yüzünden can verdi. Ve bu yıl 17 Kasım’da Siirt Şirvan’da son faciaya tanık olduk. 12 kişi öldü. Toprak altındaki 4 işçi hala aranıyor.
MHP İstanbul Milletvekili İzzet Ulvi Yönter enerji ve ulaştırma alanlarında uzman bir isim. Yönter, tüm bu yaşananların ardından “Uluslararası standartlarda güvenli bir madenciliğin yapılabilmesine yönelik bir yapılanma ihtiyacı ortaya çıkmış mıdır?” sorusuna “Ne yazık ki bu soruya verilebilecek olumlu bir cevap yoktur. Maden kazalarıyla ilgili önlemlerin ve birtakım tedbirlerin alınacağı hep söylenmesine rağmen kazaların ardı arkası kesilmemiştir, can kayıpları ocaklara ateş düşürmeye devam etmiştir” diyor.
Türkiye’de hâlâ 18’inci yüzyıldan kalma teknolojinin hâkim olduğunu belirten Yönter, kömür alanında çalışan ve mağdur olan işletmecilik ve sonuçlarının her şeyiyle gün gibi meydanda olduğunun altını çiziyor. Yönter, bu eksendeki problemlerin “Özel sektöre devrettik, onlar bunu yaptı” mantığıyla izah edilemeyeceği düşüncesinde. Soma’da yaşananlardan dolayı mahkemenin verdiği şu kararı hatırlatıyor:
“Mahkemenin gerekçeli kararında denmektedir ki; ‘Özel hukuk hükümlerine göre, faaliyet gösteren şirkete devredilmesi sırasında gerekli özen ve titizliğin gösterilmemesi, maden işçilerinin olağanüstü durumlarda hayatta kalmalarını sağlamak adına gerekli önlemin alınmamış olması…’ Bunlar tazminata gerekçe gösterilerek Enerji Bakanlığıyla ilgili bir karar verildi. Yani, yapılan tercihler, ortaya konulan stratejilerin hatalı olduğu, gerekli hassasiyetin gösterilmediği açıkça mahkeme kararında sübut buldu.”
2015, 2014’ün gerisinde
MHP’li Yönter’in enerji konusunda da önemli tespitleri var. Yönter, 2015 yılında elektrik üretim ve tüketim artışının 2014 yılı üretim ve tüketim artışının gerisinde kaldığını belirtti. Madencilik ihracatının 2014’de 4,1 milyar dolardan 2015’de 3,75 milyar dolara düştüğünü söyledi. 2016 Eylül sonu itibarıyla maden ihracatının 2,27 milyar dolar olarak gerçekleştiğini ve olağanüstü bir gelişme olmadığı sürece maden ihracatının da 2015 yılı ihracat rakamlarının altında kalacağını kaydetti.
2002 - 2016 Eylül dönemi arasındaki süreçte, hem yerli kaynaklardan hem yabancı kaynaklardan sağlanan kurulu güç miktarının ise arttığını bildirdi. Bu miktarların toplam kurulu güce olan değerlerinde dikkate değer bir değişimin ise söz konusu olmadığını ifade etti. Kurulu güç miktarının yaklaşık yüzde 44 gibi yüksek orandaki kısmının ithal kaynaklardan sağlanmasına dikkat çekti.
8 bin megavat boşta
Yönter’in diğer uyarısı da rüzgar enerjisi alanında. Bu konudaki sözleri de şöyle:
“Ülkemizde 11 bin megavatlık rüzgâr enerjisi lisansı mevcut iken 3 binlik kısmı çalışmaktadır, 8 bin megavatlık kısmı hâlâ boşluktadır ve çalışmamaktadır. Enerji Bakanı bildiğiniz üzere 1 Ekimden itibaren konutta ve sanayide doğal gaz fiyatlarında yüzde 10 indirim yapılacağını açıklamıştı. Ülkemizde elektrikteki üretim maliyetinin yaklaşık yüzde 50’sini doğal gaz oluşturmaktadır. Doğal gazda yapılan indirimle birlikte, basit bir hesapla, en az yüzde 5’lik bir indirimin elektrikte de yapılması, elektrik fiyatlarında, faturalarında da yapılması vatandaşlarımızın haklı beklentisidir. Bu müjdeyi de Sayın Bakandan vatandaşlarımız, milletimiz beklemektedir.”
Doğalgazın payı yüksek
2016 Eylül sonu itibarıyla kaynak bazında elektrik enerjisi üretiminin yüzde 32,44’lük kısmının kömürden, yüzde 32,4’lük kısmının doğalgaz ve LNG’den, yüzde 26,2’lik kısmının hidrolikten, yüzde 5,56’lık kısmının ise rüzgârdan sağlandığına işaret eden Yönter şöyle devam ediyor:
“Burada ithalat yoluyla karşıladığımız doğalgazın elektrik üretimindeki payının çok yüksek olduğunu yıllardır söylemekteyiz, bu konuyla ilgili uyarılarımızı da sürekli dile getirmekteyiz. Ancak, iktidarın enerji politikaları bu sorunu yıllardır çözememiştir; anlaşılan, çözmeye de pek niyeti yoktur.”
Gereksiz gerilimlerle oyalanmak enerjimizi tüketmek yerine böyle sıkıntlara çözüm arasak ne güzel olacak…
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
8 bin megavat boşta
Türkiye’de iş kazaları çok sayıda cana mal oldu. Derin izler, yaralar bıraktı. Bu alandaki durum 3. dünya ülkelerinden farklı değil. Yaşanan facialarda verdiğimiz kurbanları unuttuk. Gereken tedbirlerin alınıp alınmadığı noktasındaysa iç açıcı bir manzara olduğunu söylemek güç.
Hakan Şanlıtürk - Ankara/Bursa haber
Türkiye’de iş kazaları çok sayıda cana mal oldu. Derin izler, yaralar bıraktı. Bu alandaki durum 3. dünya ülkelerinden farklı değil. Yaşanan facialarda verdiğimiz kurbanları unuttuk. Gereken tedbirlerin alınıp alınmadığı noktasındaysa iç açıcı bir manzara olduğunu söylemek güç.
Erzurum Aşkale’deki kömür ocağında 8 işçi yaşamını kaybetti. Yıl 2003’dü. Yine aynı yıl içinde Karaman Ermenek’teki kömür ocağında 10 kişi öldü. 2004’de Kastamonu Küre’de bu kez bakır ocağında 19 canımız gitti. 2005’de Kütahya Gediz’deki kömür ocağı 18 cana mal oldu. Balıkesir Dursunbey’deki kömür ocağında 17 kişiyi kaybettiğimiz yıl 2006 idi. Aynı adreste bu kez 2010 senesinde 13 kayıp verdik. Zonguldak Karadon’daki kömür ocağı 2010’da 30 madenciye mezar oldu. Afşin Elbistan’daki açık kömür ocağında 11 çalışanı 2011’de yitirdik.Takvimler 2013’ü gösterdiğinde facianın adresi Soma idi. Kömür ocağındaki facia 301 madenciyi yuttu. Soma’dan kısa süre sonra Ermenek’te 18 çalışan madendeki su baskını yüzünden can verdi. Ve bu yıl 17 Kasım’da Siirt Şirvan’da son faciaya tanık olduk. 12 kişi öldü. Toprak altındaki 4 işçi hala aranıyor.
MHP İstanbul Milletvekili İzzet Ulvi Yönter enerji ve ulaştırma alanlarında uzman bir isim. Yönter, tüm bu yaşananların ardından “Uluslararası standartlarda güvenli bir madenciliğin yapılabilmesine yönelik bir yapılanma ihtiyacı ortaya çıkmış mıdır?” sorusuna “Ne yazık ki bu soruya verilebilecek olumlu bir cevap yoktur. Maden kazalarıyla ilgili önlemlerin ve birtakım tedbirlerin alınacağı hep söylenmesine rağmen kazaların ardı arkası kesilmemiştir, can kayıpları ocaklara ateş düşürmeye devam etmiştir” diyor.
Türkiye’de hâlâ 18’inci yüzyıldan kalma teknolojinin hâkim olduğunu belirten Yönter, kömür alanında çalışan ve mağdur olan işletmecilik ve sonuçlarının her şeyiyle gün gibi meydanda olduğunun altını çiziyor. Yönter, bu eksendeki problemlerin “Özel sektöre devrettik, onlar bunu yaptı” mantığıyla izah edilemeyeceği düşüncesinde. Soma’da yaşananlardan dolayı mahkemenin verdiği şu kararı hatırlatıyor:
“Mahkemenin gerekçeli kararında denmektedir ki; ‘Özel hukuk hükümlerine göre, faaliyet gösteren şirkete devredilmesi sırasında gerekli özen ve titizliğin gösterilmemesi, maden işçilerinin olağanüstü durumlarda hayatta kalmalarını sağlamak adına gerekli önlemin alınmamış olması…’ Bunlar tazminata gerekçe gösterilerek Enerji Bakanlığıyla ilgili bir karar verildi. Yani, yapılan tercihler, ortaya konulan stratejilerin hatalı olduğu, gerekli hassasiyetin gösterilmediği açıkça mahkeme kararında sübut buldu.”
2015, 2014’ün gerisinde
MHP’li Yönter’in enerji konusunda da önemli tespitleri var. Yönter, 2015 yılında elektrik üretim ve tüketim artışının 2014 yılı üretim ve tüketim artışının gerisinde kaldığını belirtti. Madencilik ihracatının 2014’de 4,1 milyar dolardan 2015’de 3,75 milyar dolara düştüğünü söyledi. 2016 Eylül sonu itibarıyla maden ihracatının 2,27 milyar dolar olarak gerçekleştiğini ve olağanüstü bir gelişme olmadığı sürece maden ihracatının da 2015 yılı ihracat rakamlarının altında kalacağını kaydetti.
2002 - 2016 Eylül dönemi arasındaki süreçte, hem yerli kaynaklardan hem yabancı kaynaklardan sağlanan kurulu güç miktarının ise arttığını bildirdi. Bu miktarların toplam kurulu güce olan değerlerinde dikkate değer bir değişimin ise söz konusu olmadığını ifade etti. Kurulu güç miktarının yaklaşık yüzde 44 gibi yüksek orandaki kısmının ithal kaynaklardan sağlanmasına dikkat çekti.
8 bin megavat boşta
Yönter’in diğer uyarısı da rüzgar enerjisi alanında. Bu konudaki sözleri de şöyle:
“Ülkemizde 11 bin megavatlık rüzgâr enerjisi lisansı mevcut iken 3 binlik kısmı çalışmaktadır, 8 bin megavatlık kısmı hâlâ boşluktadır ve çalışmamaktadır. Enerji Bakanı bildiğiniz üzere 1 Ekimden itibaren konutta ve sanayide doğal gaz fiyatlarında yüzde 10 indirim yapılacağını açıklamıştı. Ülkemizde elektrikteki üretim maliyetinin yaklaşık yüzde 50’sini doğal gaz oluşturmaktadır. Doğal gazda yapılan indirimle birlikte, basit bir hesapla, en az yüzde 5’lik bir indirimin elektrikte de yapılması, elektrik fiyatlarında, faturalarında da yapılması vatandaşlarımızın haklı beklentisidir. Bu müjdeyi de Sayın Bakandan vatandaşlarımız, milletimiz beklemektedir.”
Doğalgazın payı yüksek
2016 Eylül sonu itibarıyla kaynak bazında elektrik enerjisi üretiminin yüzde 32,44’lük kısmının kömürden, yüzde 32,4’lük kısmının doğalgaz ve LNG’den, yüzde 26,2’lik kısmının hidrolikten, yüzde 5,56’lık kısmının ise rüzgârdan sağlandığına işaret eden Yönter şöyle devam ediyor:
“Burada ithalat yoluyla karşıladığımız doğalgazın elektrik üretimindeki payının çok yüksek olduğunu yıllardır söylemekteyiz, bu konuyla ilgili uyarılarımızı da sürekli dile getirmekteyiz. Ancak, iktidarın enerji politikaları bu sorunu yıllardır çözememiştir; anlaşılan, çözmeye de pek niyeti yoktur.”
Gereksiz gerilimlerle oyalanmak enerjimizi tüketmek yerine böyle sıkıntlara çözüm arasak ne güzel olacak…
En Çok Okunan Haberler