Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Bumerang Etkisi…

Yazının Giriş Tarihi: 11.06.2019 00:02
Yazının Güncellenme Tarihi: 11.06.2019 00:02

31 Mart İstanbul yerel seçimi yaşanılan onca garabetten sonra seçim olmaktan çıktı, memleket meselesi oldu.

Olay artık tüm ülkenin gündeminde ve gündemin de en ön sıralarında.

23 Haziranda ki sandık sonucu sadece İstanbul’un büyük şehir belediye başkanını belirlemekle kalmayacak, Türkiye’nin siyasal algısında da önemli değişikliklere sebep olacak.

İktidar malum endişelerinden dolayı İstanbul’un belediye başkanlığını muhalefete vermemek için bilinen ve bilinmeyen hatta tahmin bile edilemeyen tüm engelleme yollarını deniyor.

Tek olgu, her şeye rağmen Ülkenin lokomotif kentini kendi uhdelerinde tutmak.

Beka ile başlayıp, etnik köken üretmeye kadar ne denli taktik varsa iktidarın uygulama alanı içerisinde.

Hakaret, iftira, tehdit, ayrıştırma, ötekileştirme, din ile yanıltma derseniz artık sıradan hadiseler bu seçimde.

Bir de YSK’nın çok bilinmeyenli denklemlerini koyun üzerine işin vahameti kendiliğinden çıkıyor ortaya.

Son taktik ‘’sinir bozma’’.

Rakibi tahrik ederek hata yapmasına zorlama. Olası hatalarını da köpürterek kamuoyunun gözünden düşürme çabası.

Ama bu öyle çok kolay bir işte değil.

Hele kurgulanmış videolarla, trollerin kes kopyala yapıştırları ile becerilebilecek bir iş hiç değil.

İktidara mensup kişilerin yaptıkları öyle konuşmalar var ki, muhalefetin istese de elde edemeyeceği bir piarı ısmarlıyor kendisine.

Sinir bozayım derken kendi sinir sistemini harap etmeleri işten bile değil.

Bu tür davranışlar sinir bozamıyor belki ama muhalefete moral oluyor.

İnsanlar arzulananın tam aksine İstanbul dışında da muhalefet adayının etrafında halka oluşturuyorlar.

Her ne kadar gazeteci olarak bilinsem de hobi olarak sürdüğüm bu faaliyetimin kökünde uzmanı değilse bile, bileni olduğuma inandığım satış eğitmenliğim yatar.

Satışın perdesi asla kapanmayan bir sahne sanatı olduğuna inanırım.

Hayatında satışın ta kendisi olduğuna.

O yüzden İstanbul seçimini bizim mahallenin dili ile anlatmak istedim bu yazıda.

Satış stratejidir özünde.

Strateji ne kadar doğru, ne kadar sürdürülebilir,ne kadar gerçekle örtüyorsa satışta o kadar başarılı olur.

Saldırı ve savunma ise stratejinin ana unsurlarıdır.

O yüzdendir ki, ava giden avlanır sözü satışın ciddi bir gerçeğidir.

Saldırı stratejileri, yeni müşteri elde etmek için ya da pazar liderine karşı uygulanır.

Savunma stratejileri de pazarın bizzat kendisine, payın korunmasına.

İyi de bunun İstanbul seçimi ile ne ilgisi var?

Kim müşteri, kim satıcı?

İstanbul bir mal ya da hizmet mi?

Elbette burada müşteri-satıcı-ürün üçlemesi yok;

Ama ortada ülkenin en değerli markası var.

Partiler de bir şekilde seçmenlere fikirlerini satıyorlar.

Bedelini de oy olarak tahsil ediyorlar.

Kimi hizmet için talip,kimi kendi hizmetinde olsun ya da kalsın diye.

Dolayısı ile saldırı ve savunma stratejileri İstanbul için çok mühim.

Gerçi İstanbul seçiminde saldırı ve savunma stratejileri de iç içe geçmiş durumda.

Saldıranın savunmaya geçmesi an meselesi.

Peki taraflar bu stratejileri sahaya uygularken boomerang etkisini de hesaba katıyorlar mı dersiniz ?

Yani yapılan bir hamlenin dönüp dolaşıp hamleyi yapanı vurabileceği olasılığını göz önüne alıyorlar mı?

İşte burada şüpheliyim.

Şüpheliyim çünkü iktidar partisi mensupları çeşitli platformlarda yaptıkları konuşmalar ile kendilerini topuklarından vuruyorlar.

Özellikle hemen çürütülebilen ya da aksi derhal kanıtlanılabilen  iddialarda bulunarak geniş kitleleri hatta bölge ve insanlarını hedef alan söylemlerinin sandığa nasıl yansıyacağını  daha bir ay önce görmelerine rağmen.

Türkiye şubat 2019 un ikinci yarısından itibaren son derece sert bir seçim ikliminin içerisine çekildi ve süreç tüm hızı ile ateş almış devam ediyor.

Medyanın tarafgir bölümü ise ateşe  odun taşımakla meşgul.

Ekonominin rayından iyice çıkması,enflasyonun sürekli artarak rekorlara koşması,insanların sürekli yoksullaşması ama buna karşın elle tutulabilecek hiçbir önlemin alınamaması,işsizliğin toplumsal bir sendroma dönüşmesi,kamuda ki israfın bir türlü önüne geçilememesi,sınırlarımız dibinde ki oluşumlara müdahale edilememesi,demografik yapımızda ki açılan çatlağın günden güne büyümesi gibi pek hayati konu Saraçhane’ye kilitlenmiş durumda.

Bir de iki gün önce Amerika’nın yazıp gönderdiği mektup hadisesi var ki ortada o başlı başına yazı konusu.

Sanki İstanbul’un kime yar olacağı belli olunca sıra bunlara gelecek hepsi kendiliğinden çözüme kavuşacak.

Yok tabii böyle bir şey.

Ama İstanbul İstanbul derken ertelenen ve ertelendikçe şişen ülkenin genelini ilgilendiren onlarca sorun var.

 Aslında bu seçimde partilerin stratejilerinin sonuca çok etmeyeceğini düşünüyorum.

Mühim olan seçmenin uygulayacağı strateji.

Tümden fanatikleri bir kenara bırakırsak herkes her şeyin farkında;bu saatten sonra adaylarında yapabilecek çok şeyleri,nutukların-mitinglerinde artı bir karşılığı da yok.

Ha iki adayın karşılıklı tv tartışması  yapması meselesi var derseniz o mühim;ama onun da canlı olarak yayınlanması zor gibi.(Bu konuda yanılıyor olmayı dilerim tabii.)

12 gün sonra seçim var.

İstanbullu fiziken,diğer illerde yaşayan vatandaşlarda gönüllerinden oy kullanacaklar.

Kararsızların bu kez diğer seçimlerde olduğu kadar yüksek bir sayıda olduklarını sanmıyorum.

Herkes konuya bir yerinden müdahil.

Ok yaydan çıktı 23 Hazirana doğru süratle yol alıyor.

Bakalım tarih nasıl yazacak İstanbul’un seçimini

Ve gelecek kuşaklar okuduklarında ne dersler çıkartacaklar.

Bumerangı hatırlayacaklar mı?

Ya da etkisini  hissedecekler mi?

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.