Yaptığımız ekonomik değerlendirmelerde globalleşen dünyada ülkelerin yaşadıkları gelişmelerin birbirlerini doğrudan etkilediğini belirtiriz.

Ekonomik anlamda Amerika'da yaşanan gelişmeler bu etkide ilk sırada yer alır. En güzel örneği 2008-2009 yılında mortgage krizi ile başlayan ve 1929’daki büyük ekonomik buhrandan sonra yaşanan en büyük kriz olduğu ifade edilen ve etkileri hala daha hissedilen sıkıntılı dönemdir.

Önceki yazılarımızda Amerika hapşırırsa pek çok ülke nezle olur diye belirtmişizdir.

Kelebek etkisi de denen, bir sistemin başlangıç verilerindeki küçük değişikliklerin büyük ve öngörülemez sonuçlar doğurabilmesi kuramı ekonomide çok etkili olabiliyor.

Ve bu kez kelebek kanatlarını Çin'de çırptı.
Küresel piyasalarda bir haftada 2.3 trilyon dolar buhar oldu.
Dünyanın en büyük ikinci ekonomisi Çin'de borsaların bir haftada iki kez işlemleri durdurmasının tetiklemesiyle, yılbaşının ardından uluslararası piyasalar çok büyük bir volatilite (oynaklık) ile karşı karşıya kaldı.

Japonya başta olmak üzere Asya borsaları, Avrupa ve ABD hisse senedi piyasalarındaki endeksler büyük kayıplar yaşadı.
Hem de bunlar FED'in faiz kararından sonra yaşanmaya başladı. Üstelik FED Başkan Yardımcısının 2016'da 4 kez faiz yükseltebileceklerine ilişkin açıklamasının hemen ardından.
Gelelim bu durumun bizi nasıl etkileyebileceğine...
Doların yeniden 3 TL'yi geçmesi ilk belirtiydi.
Eğer bu problem devam ederse nakit sıkıntısından başlamak üzere, zaten ödenmemek için bahane aranan çek ve senetlerin geri dönüşlerinden, asgari ücretin artmış olmasının ortaya çıkarttığı rahatsızlığın gerekçesi olabilecek işçi çıkartmalarına kadar her şey yaşanabilir. Tabi bunların hiç birisini temenni etmeyiz.

"Kara" pazartesiler, salılar, çarşambalar, perşembeler, cumalar yaşamayalım.
Ama bir de dominonun ilk taşı devrilirse, işte o zaman eyvah...

Nitekim ajanslardan gelen haberlerde ve bazı ekonomistlerin değerlendirmelerinde, global ekonomide yeni bir krizin, Çin tarafından tetiklenebileceğine dikkat çekiliyor.

Çin'deki yavaşlama küresel ekonomik görünüme dair beklentileri de bozduğundan, güvenli liman olarak görülen Dolar cinsi yatırım araçlarının cazibesi artıyor.

IMF, Türkiye'nin de dahil olduğu gelişen ülkeler için 2016 yılına dair yaptığı yorumlarda karşı karşıya kalınan tabloyu, "Gelişen ülkelerde verilmesi gereken zorlu kararlar var. Liderler büyümeyi desteklemekle kırılganlıkları azaltma konusunda iyi bir denge tutturmak durumunda" sözleriyle özetliyor.