Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Boru

Yazının Giriş Tarihi: 03.10.2020 00:01
Yazının Güncellenme Tarihi: 03.10.2020 00:01

Fizikçi, Kimyager, Matematikçi ve Tarihçiden oluşan dört kişilik uzman gurubu açık bir arazide araştırma yapmaktadırlar.

Aniden bastıran yağmurdan korunmak için bir köylünün barınağına sığınırlar.

Köylü onlara  bir şeyler ikram edebilmek için kısa süreliğine dışarıda ki mutfağa geçince uzmanlar kulübeyi incelemeye başlarlar ve hepsinin gözüne  yerden bir  metre yükseğe asılmış, altında taş kalıplar bulunan soba ilişir.

Fizikçi hemen yorum yapar:

“Adam sobayı yükselterek konveksiyon akımını güçlendirmiş ve odanın daha çabuk ısınmasını sağlamıştır’’

”Matematikçi buna itiraz eder;

“Hayır! Adam sobayı odanın tam merkezine koyarak her tarafın eşit ısınmasını sağlamıştır’’

”Kimyacı ise;

 “Bu mümkün değil! Adam sobayı yükselterek hem daha çabuk yakılmasını sağlamış hem de aktivasyon enerjisini düşürmüştür’’

”Tarihçinin yorumu ise daha ütopiktir.

“Adam ilkel benlikten kalan ateşe tapma biçimini modernize ederek onu yükseltmekle saygısını göstermiştir’’

Uzmanlar Hızır idi Yunus idi tartışırlarken köylü elinde tepsiyle kulübeye döner.

Sobanın komunda ki ilginçlik ile hararetli bir tartışmaya giren uzmanlar köylüyü görünce neredeyse hep bir ağızdan sobanın neden yüksekte olduğunu sorarlar.

Hepsi de emindir ki köylünün yanıtı kendilerinin ileri sürdüğü savı destekleyecektir.

Ancak köylünün yanıtı çok yalın olur;

“Boru yetmedi ağam!”

***  

Ya işte böyle;

İnsan bazen düşündüğü gibi sanırken olması muhtemel en açık olasılığı atlayıverir.

Bunu da basiretinin bağlanması ile filan değil düşündüğü gibi sanması ile gerçekleştir.

Düşündüğümüz gibi sanmanın çukuruna hepimiz düşüyoruz aslında.

Kimimiz dozunda kalıyor, kimimiz hadisenin Nirvanasına tırmanıyoruz.

Karşılaştığımız her ne ise önce kendimizce bir senaryo yazıp sonrada prömiyeri için tek kişilik sahnemizde rol alıyoruz.

Eskiler sazan gibi atlar derler ya;aynen öyle.

Konu doğru mudur, yanlış mıdır, spekülasyon mudur, tuzak mıdır yoksa birileri bizi makaraya mı almaktadır, varsaydıklarımız var saymadıklarımızın altında eziliyor mudur araştırmadan, bilmeden derhal yorum yaparak suçlu ararız.

İşin daha da kötü tarafı,ne eğitim düzeyimiz engelleyebilir bu hezeyanımızı ne de sosyal statümüz.

Algımızın sonuna kadar açık olduğunu sandığımız içinde özgüvenimiz tavan yapar.

Derhal tanıyı koyarız.

Şudur.

Şu değilse budur.

İkisi de değilse garanti o dur.

Bazen kendimi bu durumda yakalarım.

Düşündüğüm gibi sanırken yani.

Sonra da bu berbat sanrının içerisinden çıkmak için artık her neyi sanıyorsam onun gerçekliğini araştırmaya başlarım.

Düşünüldüğü gibi  sanmak insanı içine çekerken muhakeme yeteneğini de sömüren olanı biteni gerçek olandan soyutlayıp vicdanını esir alan berbat bir girdap.

Ama düşünüldüğü gibi sanmanın bazen cingözlerin işlerine yaramasına da yok böyle bir şey denemez.

Elbette bu unsuru faydalarından sayamam da, genelin sanrısından kendine menfaat çıkartıp  insanları fiştekleyenlerin de sayıları hiçte az değildir hani.

Ancak bu konunun ‘düşündüğünü sanmakla’ karıştırılmasını istemen. Çünkü o daha da tehlikeli bir eylem.

Aslında düşünüldüğü sanmanın bir türevi de düşündüğünü sanmaktır da denilebilir.

Hiç şüphesiz ki düşündüğünü sanmakla gerçek anlamda düşünmek aynı şey değildir.

Gerçek anlamda düşünmek, gün içinde olup bitenler hakkında konuşmaktan öte varoluşsal bir süreçtir; hayatımıza anlam ve değer katarak yön verir.

Eğitim sisteminden beklenen de, çocuklarımıza bu varoluşsal sorgulama ve öğrenme becerilerini kazandırmaktır da ,bu konuda ne kadar sebat gösteriliyor işte o tarışmalı. Hele salgın döneminde iki kere tartışmalı.

Gerçek düşünme veri ve bilgi odaklıdır. Hayatımızın her alanında sürekli yorumlar yapıp durmamızda o yüzdendir.

Ancak bir yerde yorum varsa, orada ego; ego varsa çatışma da vardır bunu da atlamamak gerekir tabi.

Günlük hayatımızda herhangi bir hükmün, anlam ve değer ifade edebilmesi için dayanak noktasını ve kriterini açıklayabiliyor olması da gerekir.

Aksi halde, aklımıza gelen her şeyi söylemeyi, gerçek anlamda düşünmekle eş tutarız ki bunun zaman içerisindeki yaptırımlarına muhatap kalmamız işten bile değildir.

Düşünüldüğü gibi sanmanın empati yoksunluğu ile de bir akrabalığı  var mı acaba diye sorulursa galiba var; hem de birinci kuşaktan.

Hakikaten;

Ne zordur empati yapamamak.

İnsanı her dalda, her anda haklı kılar.

Öyle ki haklılığının tadını kaçırdığını fark etmesine bile izin vermez. Hezeyan girdaplarına sokup sokup çıkartır, kişi kendi kendini yer de bir türlü doymaz.

İnsan yenildiği nice kavgaların minicik bir haklılığının şemsiyesine sığınıp öcünü almaya çalışırken hoyrat, vahşi ve affetmez olup aslında kendi kendini döver de haberi olmaz.

Kendine sütten çıkma ak kaşık muamelesi yaptıkça kirlenirken, karşındakinin yaşadığı sıkıntıyı yok sayar.

Haklı ya, yaptığı haksızlıklara rağmen…

Aslında genelde nominaldir bir başkasına üstünlüğü. Zenginliği insanın değildir, yoksulluğu ise aksine onun…

Kendini anlatır biteviye; ben diye başlar ben diye bitiremeden. Gözleri ele verir günahlarını. Yemin etse ikna edemez. Her şeye fiyat biçer de,kendisi  kaç para eder bilemez.

Ah ne zordur empati yapamamak; hasta eder, heder eder.

Fani düşündüğü gibi sanırken bir bakar;

Düşürüp tuzağına madara eder…

Soba borusundan nerelere geldik;

İşte tam da burasını çok seviyorum hayatın

Sözcüklerde ki sörfünün o engin keyfini yani…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.