Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Bize her gün bayram…

Yazının Giriş Tarihi: 22.10.2020 00:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 22.10.2020 00:00

Bizim mahallede kutlanan gün, hafta vesair birden fazla.

Mesela 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü var, (çalış(a)mayan gazeteciler günü tertip edecek halleri yoktu tabi) 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü var, çok acı olsa da 6 Nisan Öldürülen Gazeteciler Günü var…

Hatta nazar değmesin 24 Temmuz Gazeteciler ve Basın Bayramımız bile var.

Dün de 21 Ekim Dünya Gazeteciler Günüydü.

Muhtemelen başkaları da vardır da ben bilmiyorumdur.

Gün, hafta vs neyse de, bayram denilince vaziyet diğerlerinden biraz daha iddialı oluyor sanki.

İnsanlar mesleğe uzaktan bakıp;

’’Ooh hazretlere bak; bayramları bile var; gazetecilik kıyak iş birader’’ diye düşünebilirler.

Meslek lafın gelişi;

Gazetecilik para karşılığı yapılan işi olmanın çok ötesinde bir gönül verme meselesi.

Gazeteci diye anılan ben dahil pek çok kişi yazmayı hobi olarak sürdürüyoruz. Fobi olmasın bize yeter diye de düşünüyoruz.

Sivil Gündem’i basılı çıkarttığım yıllardan beri iyi bilirim; üzerine cepten para koyup yolsuz kalanlarımız da çoktur, yolda karşılaştıklarımıza yolunanlarımız da…

Ancak gazeteciliğin kıyak iş olduğunu düşünenler çok  haksız da sayılmaz aslında;

Doğru;

Gazetecilik çok kıyak bir uğraştır ama öyle ezberlerde ki gibi değil.

Kalemini abaküs çubuğu olarak kullananların dışında tüm gazeteciler bu uğraşlarını bir bayram bebesi keyfi ile yaparlar ki zaten keyif alınmasa mümkün değil yapılacak şey değildir bu gazetecilik uğraşı.

Gazeteci bilir ki;

Öncelikle gazeteci para kazanmaz diye bir teamülü kabul etmelidir. Gerçi teamülden ziyade aleni bir gerçektir bu da o başka mesele. Köşe yazısı diye adrese teslim mektup yazanlar ve bunun karşılığında cukkayı götürenler varsa onlar  hariç tabi.

Alaylısı mekteplisinden çoktur; o yüzden okulda öğrendiklerini tecrübe ile damıtmalıdır.

Muhabirlik hadisenin pişme kazanıdır; bu kazanda haşlanmadan tadının olmayacağını bilmelidir.

Haberi kovalamalı; çünkü haber haber olmaktan çıkıp bihabere dönüşmekte öyle hızlı davranır ki bunu en iyi o yorumlamalıdır.

Ne zaman nereden yara alacağını bilmesi mümkün olmadığı için her türlü fiili ve soyut saldıraya ruhen de fiziken de dayanıklı olmalıdır.

Hedef gösterilmek,suçlanmak,iftiraya uğramak,dövülmek,tutuklanmak ve hatta öldürülmek gazeteciliğin tarifinde yoksa bile fıratında vardır; bunu hiç unutmamalıdır.

Her ne kadar meslek mecraında  ‘gazeteci muhaliftir’ diye bir algı olmuşsa da gazeteci muhalifliğinden değil doğruyu sahiplenmesinden belli olur; bunu içselleştirmelidir.

İnsanlar işlerinden istifa ederler,gazeteci kovulur. İlk durum gerçekleşmiş bile olsa geçerli olan ikinci durumdur. Yani kovulmak gazeteciliğin şiarındandır ki bu meslekte istifaya kimse inanmaz. Kimseyi de inandırmak için uğraşmamalıdır.

Gazetesiz kalmakta gazetecinin vakai adiyelerindendir, gazetenin gazetecisiz kalması da. Ancak

İkisinin aynı kapıya çıkmayacağını anlamalıdır.

Mesele bunlarla bitse yine iyi ama bitmiyor işte;

Gazeteci  örneğin;

Yersen diyerek iş yapıp, yenmediğini görünce atarlanmanın,Kesip kopyalayıp yapıştırmayı reddetmenin, Dilinin kurallarına hakim olmamanın, İlle de birilerini memnun etme çabasında bulunmanın, Had,edep bilmeden aklına eseni demeyi ve dahi yazmanın,Beleş yemek peşinde koşup,çanta da keklik, karanlıkta göz kırpacağım derken tavuk karası olmanın,Sayın basın mensubu olmak için bir ileri bir geri saymanın, Bir sürü iş deneyip hepsinden çırak çıktıktan sonra ‘’bu meslek benim için biçilmiş kaftan’’ demenin, İki yazıyla havalara girip,bir soru ile tuş olmanın,Çanak tutacağım diye kap kacak muamelesi görmenin,Her fotoğrafta kelle olup ,kendisine verilen köşe yazarı vs. gibi payeleri rütbe sanarak küçük dağları yaratmaya kalkmanın, Köşesini üç kişiye okutunca RSF(Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü)ödülü almışcasına havalara girmenin,Köşe yazmak ile, gazeteci olmayı karıştırmanın, Fikri sabit olmadan, manşetlik haber yapıyorum zannedip gönüllerde sür manşet olmanın, Bilgi sahibi olmadan fikir sahipliğine soyunmanın, Düşündüğünü sanıp,işkembe-i kübradan sallamanın, Gazete de yazmakla mektup yazmayı karıştırmanın,kaleme tetik monte etmenin, Orta okul kompozisyonu kıvamında cümlelerini yazı sanmanın,Basın kartı ile hamili kartı birbirine karıştırmanın,kanal kanal dolaşıp sonunda kendine dolanmanın ve dahi gazetecilikte esas sermayenin yürek olduğunu ıskalamanın…

Da, gazeteciliğe dair olmadığını bilmeli.

Daha da var da onları da gazetecilere dair bir başka gün de yazarız artık.

Tüm bunlara bakınca gazetecilik pekte akıllı işi değil gibi değil mi?

Eee yazının başlığını tesadüfen koymadım tabi.

Bize her gün bayram…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.