Hiç biri oralı değil. Yaşanılan bir sürü sorun vaka-i adiyeden.
Ayan beyan ortada olup inkar kabul etmeyenleri de sürekli ihale halinde.
Ben yapmadım o yaptı, biz yapmadık onlar yaptı.
Müsebbip her defasında birileri, bazıları, onlar, şunlar, bunlar
Suçlu daima diğeri. Suçun mağduruysa bir diğeri.
Kimler onlar?
Malum efendim işte, kendileri…
Atasözüdür ; ‘’Kabahat samur kürk olsa, kimse üstüne almaz.’’
Doğru olmasına doğruda artık değil üstüne almak bir yana yere bile serilmiyor o samur kürk.
Ne olursa olsun kabahat daima başkasının.
Başkası kesmediği yerlerde yağmurun, rüzgarın, karın, sıcağın, sisin, yolun hatta ve hatta kaderin.
Sorumluluğun fıtrata ihale edildiği bir sürü sıkıntı da var bu arada.
Kabahatten geçtim, sorumluluğunu bile üstlenmeye yanaşanı bile yok sorunların. Sanki öbürü denilen bir organizma var her şeyi o yapıyor.
Ekonomiden, siyasete, eğitimden, sağlığa akla gelebilecek her konuda koca koca açmazlar yaşanırken fatura daima öbürüne kesiliyor.
Aymaz aranıyor, kimseler aymıyor.
Eee haliyle de yaşadığımız tüm sıkıntılar faili meçhul kalıyor.
Bu yazıyı yazmamın nedeni Goethe’nin ‘’Dünyada şunu fark etmek hiç de güç değil: İnsan başkalarının eksiklerini gözünün önüne getirip de bunları rahatça yermeye koyulunca kendi suçlarından kendini kolayca arınmış hissediyor’’ sözü.
Haksız mı?
Ancak bizde ki durum bu kadar masum değil.
Ayan beyan nedenleri ve müsebbipleri belli olan olaylarda bile kabahatli olan öbürü.
Artık kimse bu o öbürü o işte…
İşin traji komik yönü, herkesin bir öbürü olması.
-Kardeşim ne bu kavunun fiyatı? ‘’Valla bu yıl dolu vurdu’’
-Pisa sonuçlarını gördün mü? ‘’Çocuklar tembel azizim çocuklar tembel’’
-Oyaa halıya sütü sen mi döktün kızım? ‘’Hayır anne kedi döktü’’
- Eşinizi dövmüşsünüz pişman mısınız? ‘’Değilim; o kaşındı’’
-Sayın vekilim şehrimizin trafik sorunu nasıl halledilecek? ‘’Aslında çok kolay ama bizden öncekilerin hatası’’
-Maden ocaklarında ki can kayıpları ile ilgili ne düşünüyorsunuz? ‘’Fıtrat. Elden ne gelir’’
Vs. vs…
En uzlaşılması gereken konularda bile uzlaşmayan arayıp bulmakta bir başka yetenek. Eğer yoksa yaratmak daha da büyük yetenek.
Hızır idi Yunus idi diyerek yakan top oynar gibi sorunlar öbürlerine atıldıkça da sonuç yaşanılanın dışına çıkamıyor.
Farkındayım bu yazı pek sıkıcı oldu
Ama ben yazmadım ki,
Klavye yazdı.
İyiymiş…
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Olcay ERÖZDEN
Birileri, bazıları, onlar, şunlar bunlar…
Öyle günlerden geçiyoruz ki yok geçmiyoruz öyle günlerin içinde sıkıştık kaldık ki
dertler, tasalar, sıkıntılar sayılabilirlikten çıkmışlar art arda resmi geçit yapıyorlar.
Ama herkes ölümüne masum.
Dayatılan yüzlerce yanlışın sonuçlarının doğurduğu derin sıkıntılar karşısında
yetkilisi, ilgilisi, ilgisizi ellerini bağlamışlar arkalarına, bulutlara bakıp ıslık çalıyorlar.
Hiç biri oralı değil. Yaşanılan bir sürü sorun vaka-i adiyeden.
Ayan beyan ortada olup inkar kabul etmeyenleri de sürekli ihale halinde.
Ben yapmadım o yaptı, biz yapmadık onlar yaptı.
Müsebbip her defasında birileri, bazıları, onlar, şunlar, bunlar
Suçlu daima diğeri. Suçun mağduruysa bir diğeri.
Kimler onlar?
Malum efendim işte, kendileri…
Atasözüdür ; ‘’Kabahat samur kürk olsa, kimse üstüne almaz.’’
Doğru olmasına doğruda artık değil üstüne almak bir yana yere bile serilmiyor o samur kürk.
Ne olursa olsun kabahat daima başkasının.
Başkası kesmediği yerlerde yağmurun, rüzgarın, karın, sıcağın, sisin, yolun hatta ve hatta kaderin.
Sorumluluğun fıtrata ihale edildiği bir sürü sıkıntı da var bu arada.
Kabahatten geçtim, sorumluluğunu bile üstlenmeye yanaşanı bile yok sorunların. Sanki öbürü denilen bir organizma var her şeyi o yapıyor.
Ekonomiden, siyasete, eğitimden, sağlığa akla gelebilecek her konuda koca koca açmazlar yaşanırken fatura daima öbürüne kesiliyor.
Aymaz aranıyor, kimseler aymıyor.
Eee haliyle de yaşadığımız tüm sıkıntılar faili meçhul kalıyor.
Bu yazıyı yazmamın nedeni Goethe’nin ‘’Dünyada şunu fark etmek hiç de güç değil: İnsan başkalarının eksiklerini gözünün önüne getirip de bunları rahatça yermeye koyulunca kendi suçlarından kendini kolayca arınmış hissediyor’’ sözü.
Haksız mı?
Ancak bizde ki durum bu kadar masum değil.
Ayan beyan nedenleri ve müsebbipleri belli olan olaylarda bile kabahatli olan öbürü.
Artık kimse bu o öbürü o işte…
İşin traji komik yönü, herkesin bir öbürü olması.
-Kardeşim ne bu kavunun fiyatı? ‘’Valla bu yıl dolu vurdu’’
-Pisa sonuçlarını gördün mü? ‘’Çocuklar tembel azizim çocuklar tembel’’
-Oyaa halıya sütü sen mi döktün kızım? ‘’Hayır anne kedi döktü’’
- Eşinizi dövmüşsünüz pişman mısınız? ‘’Değilim; o kaşındı’’
-Sayın vekilim şehrimizin trafik sorunu nasıl halledilecek? ‘’Aslında çok kolay ama bizden öncekilerin hatası’’
-Maden ocaklarında ki can kayıpları ile ilgili ne düşünüyorsunuz? ‘’Fıtrat. Elden ne gelir’’
Vs. vs…
En uzlaşılması gereken konularda bile uzlaşmayan arayıp bulmakta bir başka yetenek. Eğer yoksa yaratmak daha da büyük yetenek.
Hızır idi Yunus idi diyerek yakan top oynar gibi sorunlar öbürlerine atıldıkça da sonuç yaşanılanın dışına çıkamıyor.
Farkındayım bu yazı pek sıkıcı oldu
Ama ben yazmadım ki,
Klavye yazdı.
İyiymiş…