Rahmetli eniştem ‘’Gelin gariban kebabı yedireyim size’’ dediğinde beş –altı yaşlarında filandım.
Çok merak etmiştim gariban kebabı nedir diye. Herhalde o zamanlar da Bursa kebabının fiyatı yine uçuktu ki,rahmetli gideceğimiz yerde yiyeceğimiz kebap için bu tabiri kullanmıştı.
Ben yaklaşık elli beş yıl önce tanıdım gariban kebabını.
Sonradan Bursa’nın haklı bir lezzet fenomeni olan Pideli Köfteyi yani.
Bursalılar bu lezzeti çok iyi bilirler.
Pideli köftenin tarihçesini öğrenmek isteyenler de yazsınlar tarayıcılarına pideli köfte diye, hakkında ne var ne yok öğrensinler.
Tarihi Kayhan Çarşısın’da pideli köfte yapan pek çok dükkan var. Gerçi aynı ürünü sunan işletmelerin on- on beş tanesinin bir arada olması hangi amaca ne kadar hizmet ediyor bir türlü anlayabilmiş olmasam da misler gibi tereyağı ve ızgara köfte kokan Kayhan’ı çok severim.
Bir de,pideli Köfte Denilince mekanını tek geçtiğim sevgili Nail Sünneli’nin hem ustası hem bayraktarı olduğu Hacıbey Kebapçısı’nı.
Kaç yıl oldu bilmiyorum ailecek müdavimi olduğumuz bu mekanı tanıdığım.
Ama kızımın ‘’Hadi köfteli pideciye gidelim’’dediği yaşları benim Gariban Kebabını duyduğum yaşlarımdan çok fazla değildi.
Kızım şimdi otuz iki yaşında.
Demem o ki Hacıbey Kebapçısı uzun yıllardır vazgeçemediğimiz bir mekan.
Hacıbey’i benim gözümde özel kılan en önemli özellik ise,Nail Kardeşimin (kardeşim diyorum çünkü birbirimizin çok gençlik hallerimize aşinayız) samimiyeti,hatırnazlığı ve yıllar boyunca pideli köftesinin hala ilk servisinde ki lezzetini koruyarak sanatını sürdürebilmede ki ustalığı.
Lezzet durağı,en,tek,meşhur,öz gibi sıfatları pek sevmem.
Biraz zorlama gelir bu popülistlik bana.
Nail Sünneli’de benim ile aynı fikirde olacak ki,müşterilerine daha rahat hizmet verebilmek amacı ile sessiz sedasız genişlettiği mekanında reklam malzemesi olarak sadece lezzeti kullanıyor ve onu da kulaktan kulağa yayıyor.
Damaktan damağa mı deseydim acaba?
Hizmet işletmesini değerlendirmenin en etkili yollarından birinin çalışanlarını izlemek olduğunu düşünürüm.
Çünkü ocakta pişenin masaya gelemediğini çok gördüm. Bunu fiziki anlamda söylemiyorum tabi.
Hacıbey Kebapçısında yemekten kalkınca hem pideli köftenin lezzeti kalıyor akıllarda hem de arı gibi çalışan birbirinden sevimli kızlı erkekli servis grubunun.
Aslında ben bu Pazar bir malumu bir kez daha ilan ettim hepsi bu.
Eşim ile birlikte her ay emekli maaşlarımızı alınca koşar ayak gittiğimiz ilk günün heyecanını ve lezzetini bu günlere taşıyan,giderek içi boşalan ve nerede o eski… diye başlayan cümleler kurarak yitirdiğimiz pek çok değerimize ağıtlar yakarken her defasında ‘’biz buradayız’’demeyi başarabilen Hacıbey Kebapçısının tüm emektarlarını Nail Sünneli nezdinde selamlıyorum.
Bu arada maaşlara bir hafta filan kaldı. İlaçtı kesintiydi derken ele pek bir şey geçmeyecek ama, kalanı pideli köfteye yeter.
Kaligrafi kelimesinin kökeni de Yunanca kallos 'güzel' ve graphos 'yazı' sözcükleri. Çin başta olmak üzere Doğu Asya, Batı toplumlarına ait tarihleri çok eskiye dayanan bir çok kaligrafi örneği mevcut. İslam uygarlıklarında kaligrafi tam karşılığı olmasa da 'hat sanatı adını alıyor.
Bu girişten sonra sizleri bir Kaligrafi üstadı ile tanıştırmak istiyorum. Şehrimizde sayıları bir elin parmaklarını geçmeyen Kaligrafi ustalarından biri ile,
Adı Yasin Gökçe;
Gökçe’nin bu sanat dalı ile tanışma öyküsü hayli ilginç.
1970 yılında dünyaya geldiği Erzurum’dan 1983 te Bursa’ya yerleşmiş usta.Beş sene Demirtaş’ta yurt müdürlüğü yaptıktan sonra bir marketler zincirinde kasiyer olarak olarak çalışmaya başlamış.Burada ki kariyeri oldukça hızlı gelişmiş,sırası ile kurumun mağaza müdürlüğü ve mağazalar genel müdürlüğü görevlerini üstlenmiş.
Mağazada dolaşıp ürünlerin etiketlerine bakarken bir ürünün adının ve fiyatının çok güzel harfler ve rakamlarla bezendiği dikkatini çekince içinden ‘Bunu ben de yapabilmeliyim’ diye geçirmiş. Aramış, o yazıyı yazanı bulmuş; yazı tarzını kendisine de öğretmesini istemiş.Ancak bu kısmet olmayınca merakını hocasız olarak geliştirmeye karar vermiş.
Yani kimseden bir ders almamış.
Hatta sanata adının Kaligrafi olduğunu bile bilmeden başlamış.
Başvurduğu insanlara yazdığı yazı tarzının ne olduğunu bilmediğini belirterek,onu bu konuda aydınlatmalarını istediğinde de,kimsenin bu sanat hakkında bilgi sahibi olmadığını görmüş.
Sonun da halk evlerine gitmeye karar veren kaligraf, orada da aynı soruyu sormuş,ancak sorusunu anlayan bile pek çıkmayınca orada görevli hanımdan bir parça kağıt istemiş,görevli de karşısındakinin talebini ciddiye almadığını belirtircesine kendisine yırtık pırtık bir kağıt parçası vermiş.
Usta bu durum karşısında sadece hanımın ismini sormuş, ve bir tuğra çizerek,o ismi tam ortasına yazmış.İşte o anda o ilgisiz hanım gitmiş, yerine o kötü kağıda hayranlıkla bakan biri gelmiş.
Görevlinin öncülüğünde gelişen olaylar neticesinde,yaptığı işin Kaligrafi,kendisinin de Kaligraf olduğunu öğrenmiş.
Ancak bir öğreticisi olmadığı için Kaligrafi ile gerçek anlamda dostluk kurması dört buçuk yıllık bir araştırma ve geliştirme süresini gerektirtirmiş.Bu ara da eserlerini hiç kimseyle paylaşmamış.
Yasin Gökçe şimdilerde usta bir Kaligraf.
Aralarında üniversitelilerinde bulunduğu pek çok öğrencisi var.
Sergiler açıyor,etkinliklere katılıyor ve en önemlisi bu sanatın gelecek kuşaklara aktarılması için yoğun çaba gösteriyor.
Bir de ustanın geliştirdiği ‘’pi’’yöntemi var ki,aslında işin tüm sırrı burada.
Kaligraf ‘’pi’’yi anlatırken ‘’Ben bu sanatın anahtarını keşfettim.Ve onu miras olarak bırakmak amacı ile bu anahtarı herkesle paylaşmak istiyorum.Her ne kadar bu görsel olarak çok daha rahat anlatılabilirse de,kullandığım üç harf ile Kaligraf olunabilir.Bir ‘’pi ‘’ simgesi,bir düz çizgi ve iki ayraç bu sanata gönül verecek insanların işlerini çok kolaylaştıracaktır.’’ Diyor.
Sırra vakıf olmak isteyenler Yasin Gökçe’ye 0224 2452411 numaralı telefonundan ulaşabilirler.
Bu yıl formatı Ustalarımız,Esnaflarımız,Sanatçılarımız ve Sivil Toplum Kuruluşlarımız Olan Fark Yaratanlar 2019 da seçici kurula sanatçılar kategorisinde ismini önereceğim Yasin Gökçe’nin bu kentin önemli renklerinden biri olduğuna inanıyorum.
Dilerim sahnede görüşürüz Üstadım…
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Olcay ERÖZDEN
Bir mekan bir insan (2)
Bu gün Pazar;
Yani Bir Mekan-Bir İnsan günü.
Haydi başlayalım.
BİR MEKAN :
Rahmetli eniştem ‘’Gelin gariban kebabı yedireyim size’’ dediğinde beş –altı yaşlarında filandım.
Çok merak etmiştim gariban kebabı nedir diye. Herhalde o zamanlar da Bursa kebabının fiyatı yine uçuktu ki,rahmetli gideceğimiz yerde yiyeceğimiz kebap için bu tabiri kullanmıştı.
Ben yaklaşık elli beş yıl önce tanıdım gariban kebabını.
Sonradan Bursa’nın haklı bir lezzet fenomeni olan Pideli Köfteyi yani.
Bursalılar bu lezzeti çok iyi bilirler.
Pideli köftenin tarihçesini öğrenmek isteyenler de yazsınlar tarayıcılarına pideli köfte diye, hakkında ne var ne yok öğrensinler.
Tarihi Kayhan Çarşısın’da pideli köfte yapan pek çok dükkan var. Gerçi aynı ürünü sunan işletmelerin on- on beş tanesinin bir arada olması hangi amaca ne kadar hizmet ediyor bir türlü anlayabilmiş olmasam da misler gibi tereyağı ve ızgara köfte kokan Kayhan’ı çok severim.
Bir de,pideli Köfte Denilince mekanını tek geçtiğim sevgili Nail Sünneli’nin hem ustası hem bayraktarı olduğu Hacıbey Kebapçısı’nı.
Kaç yıl oldu bilmiyorum ailecek müdavimi olduğumuz bu mekanı tanıdığım.
Ama kızımın ‘’Hadi köfteli pideciye gidelim’’dediği yaşları benim Gariban Kebabını duyduğum yaşlarımdan çok fazla değildi.
Kızım şimdi otuz iki yaşında.
Demem o ki Hacıbey Kebapçısı uzun yıllardır vazgeçemediğimiz bir mekan.
Hacıbey’i benim gözümde özel kılan en önemli özellik ise,Nail Kardeşimin (kardeşim diyorum çünkü birbirimizin çok gençlik hallerimize aşinayız) samimiyeti,hatırnazlığı ve yıllar boyunca pideli köftesinin hala ilk servisinde ki lezzetini koruyarak sanatını sürdürebilmede ki ustalığı.
Lezzet durağı,en,tek,meşhur,öz gibi sıfatları pek sevmem.
Biraz zorlama gelir bu popülistlik bana.
Nail Sünneli’de benim ile aynı fikirde olacak ki,müşterilerine daha rahat hizmet verebilmek amacı ile sessiz sedasız genişlettiği mekanında reklam malzemesi olarak sadece lezzeti kullanıyor ve onu da kulaktan kulağa yayıyor.
Damaktan damağa mı deseydim acaba?
Hizmet işletmesini değerlendirmenin en etkili yollarından birinin çalışanlarını izlemek olduğunu düşünürüm.
Çünkü ocakta pişenin masaya gelemediğini çok gördüm. Bunu fiziki anlamda söylemiyorum tabi.
Hacıbey Kebapçısında yemekten kalkınca hem pideli köftenin lezzeti kalıyor akıllarda hem de arı gibi çalışan birbirinden sevimli kızlı erkekli servis grubunun.
Aslında ben bu Pazar bir malumu bir kez daha ilan ettim hepsi bu.
Eşim ile birlikte her ay emekli maaşlarımızı alınca koşar ayak gittiğimiz ilk günün heyecanını ve lezzetini bu günlere taşıyan,giderek içi boşalan ve nerede o eski… diye başlayan cümleler kurarak yitirdiğimiz pek çok değerimize ağıtlar yakarken her defasında ‘’biz buradayız’’demeyi başarabilen Hacıbey Kebapçısının tüm emektarlarını Nail Sünneli nezdinde selamlıyorum.
Bu arada maaşlara bir hafta filan kaldı. İlaçtı kesintiydi derken ele pek bir şey geçmeyecek ama, kalanı pideli köfteye yeter.
Yetmezse buluruz bir çaresini.
Pideli Köfte Önemli,tabii mütemmim cüzü Hacıbey Kebapçısı da…
BİR İNSAN :
Kaligrafi;
Süsleyerek yazı yazma sanatı.
Kaligrafi kelimesinin kökeni de Yunanca kallos 'güzel' ve graphos 'yazı' sözcükleri. Çin başta olmak üzere Doğu Asya, Batı toplumlarına ait tarihleri çok eskiye dayanan bir çok kaligrafi örneği mevcut. İslam uygarlıklarında kaligrafi tam karşılığı olmasa da 'hat sanatı adını alıyor.
Bu girişten sonra sizleri bir Kaligrafi üstadı ile tanıştırmak istiyorum. Şehrimizde sayıları bir elin parmaklarını geçmeyen Kaligrafi ustalarından biri ile,
Adı Yasin Gökçe;
Gökçe’nin bu sanat dalı ile tanışma öyküsü hayli ilginç.
1970 yılında dünyaya geldiği Erzurum’dan 1983 te Bursa’ya yerleşmiş usta.Beş sene Demirtaş’ta yurt müdürlüğü yaptıktan sonra bir marketler zincirinde kasiyer olarak olarak çalışmaya başlamış.Burada ki kariyeri oldukça hızlı gelişmiş,sırası ile kurumun mağaza müdürlüğü ve mağazalar genel müdürlüğü görevlerini üstlenmiş.
Mağazada dolaşıp ürünlerin etiketlerine bakarken bir ürünün adının ve fiyatının çok güzel harfler ve rakamlarla bezendiği dikkatini çekince içinden ‘Bunu ben de yapabilmeliyim’ diye geçirmiş. Aramış, o yazıyı yazanı bulmuş; yazı tarzını kendisine de öğretmesini istemiş.Ancak bu kısmet olmayınca merakını hocasız olarak geliştirmeye karar vermiş.
Yani kimseden bir ders almamış.
Hatta sanata adının Kaligrafi olduğunu bile bilmeden başlamış.
Başvurduğu insanlara yazdığı yazı tarzının ne olduğunu bilmediğini belirterek,onu bu konuda aydınlatmalarını istediğinde de,kimsenin bu sanat hakkında bilgi sahibi olmadığını görmüş.
Sonun da halk evlerine gitmeye karar veren kaligraf, orada da aynı soruyu sormuş,ancak sorusunu anlayan bile pek çıkmayınca orada görevli hanımdan bir parça kağıt istemiş,görevli de karşısındakinin talebini ciddiye almadığını belirtircesine kendisine yırtık pırtık bir kağıt parçası vermiş.
Usta bu durum karşısında sadece hanımın ismini sormuş, ve bir tuğra çizerek,o ismi tam ortasına yazmış.İşte o anda o ilgisiz hanım gitmiş, yerine o kötü kağıda hayranlıkla bakan biri gelmiş.
Görevlinin öncülüğünde gelişen olaylar neticesinde,yaptığı işin Kaligrafi,kendisinin de Kaligraf olduğunu öğrenmiş.
Ancak bir öğreticisi olmadığı için Kaligrafi ile gerçek anlamda dostluk kurması dört buçuk yıllık bir araştırma ve geliştirme süresini gerektirtirmiş.Bu ara da eserlerini hiç kimseyle paylaşmamış.
Yasin Gökçe şimdilerde usta bir Kaligraf.
Aralarında üniversitelilerinde bulunduğu pek çok öğrencisi var.
Sergiler açıyor,etkinliklere katılıyor ve en önemlisi bu sanatın gelecek kuşaklara aktarılması için yoğun çaba gösteriyor.
Bir de ustanın geliştirdiği ‘’pi’’yöntemi var ki,aslında işin tüm sırrı burada.
Kaligraf ‘’pi’’yi anlatırken ‘’Ben bu sanatın anahtarını keşfettim.Ve onu miras olarak bırakmak amacı ile bu anahtarı herkesle paylaşmak istiyorum.Her ne kadar bu görsel olarak çok daha rahat anlatılabilirse de,kullandığım üç harf ile Kaligraf olunabilir.Bir ‘’pi ‘’ simgesi,bir düz çizgi ve iki ayraç bu sanata gönül verecek insanların işlerini çok kolaylaştıracaktır.’’ Diyor.
Sırra vakıf olmak isteyenler Yasin Gökçe’ye 0224 2452411 numaralı telefonundan ulaşabilirler.
Bu yıl formatı Ustalarımız,Esnaflarımız,Sanatçılarımız ve Sivil Toplum Kuruluşlarımız Olan Fark Yaratanlar 2019 da seçici kurula sanatçılar kategorisinde ismini önereceğim Yasin Gökçe’nin bu kentin önemli renklerinden biri olduğuna inanıyorum.
Dilerim sahnede görüşürüz Üstadım…