Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Bir cuma üç çocuk

Yazının Giriş Tarihi: 01.03.2015 10:07
Yazının Güncellenme Tarihi: 01.03.2015 10:07

Hani bazı anlar vardır, kader dediğimiz çizgide kesiştirir yolunuzu, ummadığınız bir anda, hiç beklemediğiniz kişilerle... Ve bir anda, bir sıcaklık düşüverir kalbinize...

İşte böyle bir hikaye bizimkisi, baştan söyleyeyim bugüne kadarki yazılara nazaran farklı bir anlatım sizi bekliyor.

 

Bir cami avlusu

Günlerden cuma, Çekirge civarındaki camilerden birinin avlusundayız. Cuma namazı bitmiş, insanlar camiden çıkıp giderlerken belki de farkına bile varmadıkları bir çocuk bekliyor onları cami avlusunda. Elindeki poşeti açmış, yardım bekliyor gelip geçen cemaatten.

Hani anlar vardır ya bir anda fark edersiniz bazı şeyleri, işte öyle bir farkındalık oluştu. Ben de baştan fark etmeyip yanından geçmiştim küçük çocuğun ama sonrasında bir şey beni geriye dönüp baktırdı ve o anda fark ettim o gül yüzlü çocuğu. Yanından geçip gidenlere bakıyor,tam da anlayamadığım bir şeyler söylüyor ama sonuç alamıyordu.

 

İsmiyle müsemma

Etrafına umutsuzca bakarken göz göze geldik. Küçük bir işaretle yanıma çağırdığımda o gül yüzünde oluşan bir tebessümle koşarak geldi. Yarım yamalak Türkçesiyle kısa bir konuşma yaptık ve adının Muhammed olduğunu ve Suriye'nin Halep kentinden geldiğini söyledi.

Hani şu sıralar TRT'nin başarılı dizisi 'Diriliş Ertuğrul'da gördüğümüz, bizim Kayı Boyu henüz Osmanlı Devleti olmamış, çadırdan oluşan obalarında yaşarken, muhkem kalelerinin içine inşa edilmiş şehirlerinde ikamet eden Halep şehri. Yüzyıllar boyunca bilinen güzel bir şehir. Ne yazık ki, Suriye'de yaşanan son yıllardaki yıkım sonucu adeta harabeye dönen bir şehir. İktidarı uğruna kendi halkına, kendi şehirlerine bomba yağdırmaktan çekinmeyen bir diktatörün elinde inim inim inleyen bir halk ve milyonlarca insanın yaşadığı bir trajedi.

İşte bu trajedinin sonucunda yolu Bursa'ya düşen ve bir cami avlusunda karşılaştığımız bir çocuk Muhammed. Nedenini bilmiyorum ama Bursa'da karşılaştığım Suriyeli mültecilerin hepsi Halepli.

 

Çaresizliğin tanımı

Yanıma gelirken şöyle bir süzüyorum Muhammed'i. Üzerinde sadece emanet gibi duran boğazlı eski bir kahverengi kazak var, montu yok. Pantolonu ve ayakkabıları da farklı durumda değil. Bu kısa sohbette yetim olduğunu da öğreniyorum Muhammed'in. Onu mutlu eden ufak bir yardım sonrası başını okşayarak ayrılıyorum yanından.

Yolda giderken 'çok şükür bugün bir yetimin, üstelik yetimlerin şahı peygamber efendimiz ile aynı isimde bir yetimin başını okşamak nasip oldu' diye düşünüyorum fakat boğazımda bir düğümlenme ile huzursuz oluyorum. Bir kaç kilometre uzaklaştığım halde tekrar dönüyorum o cami avlusuna. Herkes dağılmış neredeyse kimse kalmamış. Gözlerim Muhammed'i arıyor. Alt caddeye doğru yürüdüğünü görüp arabadan inerek yanına gidiyorum.

 

Sokaklarda üç çocuk

Hem seviniyor hem de şaşırıyor beni görünce. Bu sırada iki çocuk daha beliriyor yanında. 'Siz kardeş misiniz?' diye sorduğumda 'hayır akrabayız' diyorlar. Birinin adı Muhammed, diğeri ise Musa. 'Karnınız açsa gelin beraber yemek yiyelim' diyorum, 'sağ ol ağabey, yukarıda bir amca bize yiyecek bir şeyler verdi karnımız tok' diyorlar.

Biraz sohbetin ardından iki Muhammed'in altı, Musa'nın da dört kardeş olduğunu öğreniyorum. Hepsi Alemdar Mahallesi'nde oturuyor. Birbirlerine yakın evlerde yaşıyorlar. Üzerlerindeki kendilerine göre büyük ya da küçük eski kıyafetlere bakınca komşularınyardımcı olduğu anlaşılıyor. Küçük Muhammed, babasının çok yaşlı olduğunu, Musa ise düşen bir bomba sonucu babasının ayaklarının koptuğunu anlatıyor. 

Üç çocuk Alemdar Mahallesi'nden Çekirge'ye kadar evlerine bir şeyler götürebilmek umuduyla yürüyerek gelmişler. Yaşlarının 9-12 arasında değiştiğini tahmin ettiğim üç çocuk. Bu yaşta çocuklar her türlü riske açık bir şekilde sokaklarda yardım arıyor. Bir an empati yapın ve o çocukları kendi çocuğunuz yerine koyun. Bizim çocuklar AVM'lerde gezip her istediğini yaptırırken (ki bunu da yadırgamıyorum çocukluğun doğası bu) ya bu çocuklar? Bizimkiler şeker, çikolata, hamburger sohbeti yaparken, bu çocuklar yokluktan, düşen bombalardan, kopan ayaklardan bahsediyor. Bu yaşta çocuklar için bu çok çetin bir imtihan ya Rabbi.

O yüzden ne olur, 'ya her yeri bu Suriyeliler sardı, lambalarda, sokaklarda karşımıza çıkıyorlar' yaklaşımından ne olur uzaklaşalım. Ne olur tarihimizdeki ensar ile muhacir kavramlarını, bu insanların din kardeşimiz olduğunu, onu da geçtim insan olduklarını ve muhtaç olduklarını unutmayalım. Bu yazı, bu bakış açısını birazcık değiştirebilirse ne mutlu bana.

 

Çok dertliler

Sohbetimiz koyulaşıp çocuklar rahatladıkça başlıyorlar şikayet etmeye. Sonradan karşılaştığım ve içlerindeki en küçük olan Muhammed, Ağabey diyor elimi uzatıyorum Allah rızası için diyorum hadi hadi deyip kovalıyorlar. Oradan Musa atılıyor, 'bak ağabey, toplayabildiğimin hepsi bu' diyerek avucundaki dört tane 1 TL'yi gösteriyor. Çocuklar, 'bize erzak lazım, kirayı ödemek için para lazım' diye dert yanıyorlar. Ogün için işlerini çözecek bir rakamı temin ettikten sonra ayrılıyoruz çocuklarla. Akşam saatlerinde ise verdiğim karttaki numaramdan arıyorlar mahalledeki bir çiğ köftecinin telefonundan. Çiğ köfteci adresi veriyor ve önümüzdeki günlerde ziyaret için sözleşiyoruz.

Kim bilir ziyaret sonrası belki belediyelerimizle ve hayırsever insanlarımızla bu aileler için bir şeyler yapabiliriz.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.