Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Benim ahmak kardeşim!

Yazının Giriş Tarihi: 23.07.2017 00:02
Yazının Güncellenme Tarihi: 23.07.2017 00:02

Türkiye'nin batı medeniyetiyle son yıllarda yaşadığı tartışmalar, anlaşmazlıklar ve sorunlar ortada. Sanırım hepiniz bugünlerde bazı (kronik Erdoğan muhalifi) arkadaşlarınızdan benzer serzenişleri duyuyorsunuzdur. Bu serzenişler genellikle; "ya hu bu Erdoğan yüzünden ABD ve AB ile kötü olduk. Almanya, Hollanda ile iyice papaz olduk. Herkesle kavga ediyor. Hiç dostumuz kalmadı, eskiden böyle miydi?" Şeklinde tezahür ediyor.  

Erdoğan'ın başka derdi yok mu?

Böyle sitem eden arkadaşlarınıza şu soruları sorun mesela; ya hu kardeşim siz Tayyip Erdoğan için dünyanın en zengin liderlerinden ve çok sayıda ticari işi var diyorsunuz. Hatta daha da ileri giderek, o bizi değil kendi menfaatlerini düşünüyor da diyorsunuz. Eğer gerçekten durum böyle olsaydı bu adam, bu ülkelerle niye kavga etsin? Teknoloji, sanayi, ticaret, dolayısıyla zenginlik ve refah nerede? Tam da bu ABD ile AB ülkelerinde. Bak idrak yoksunu kardeşim, eğer Erdoğan'ın derdi kendisi için olsaydı, bugün bu ülkelerle (eskiden olduğu gibi) al gülüm ver gülüm şeklinde bir ilişki kurar, gül gibi geçinip giderdi.

İşte o zaman, bugün batılıların ve senin gibi gönüllü müstemleke kafasındakilerin 'diktatör' dediğiniz adam, en büyük demokrat ve fikir adamı ilan edilir, her yere de heykeli dikilirdi. Sen de karşısına geçer, bir de selam çakardın benim ahmak kardeşim.

Sömürü savaşı

Tarihini anlamayan, köklerinden kopmuş zavallı kardeşim, şimdi ben sana bu kadarcık köşemde hangi birini anlatayım? Bu topraklarda bin yıldır süren hak ile batılın savaşını mı, Osmanlı'nın ardından tam olarak hayata geçirilen sömürüye dayalı yeni dünya düzenini mi, Bugünkü ihtilafları ve çatışmaları körüklemek için 1. Dünya Savaşı sonrası özellikle böyle çizilen sınırları mı? İngiltere'nin başını çektiği çalışmalarla Müslümanların arasına sokulan nifakları, batıl mezhepleri mi, hangi birini anlatayım be kardeşim?

Sana ve 'Erdoğan gitsin de ne olursa olsun' anlayışındaki diğer aymazlara sadece sunu söyleyeceğim, dua edin de böyle bir şey olmasın. Yoksa arkasından yakacağınız ağıtlar arşa yükselse de, iş işten geçmiş olur. Tıpkı Sultan II. Abdülhamid Han'ın muhalifleri gibi hatıratlarınızı pişmanlıklarınızla doldurursunuz.

Kimse burada bir ülkenin, bir milletin ve bir coğrafyanın kaderini bir kişiye bağlı gördüğümü sanmasın. Aksine bu hayatta kabul etmeyeceğim bir şeydir lakin bugün savunduğum Erdoğan'ın şahsından ziyade, temsil ettiği duruş ve misyondur. Kişiler fanidir ancak idealler ölmez. Türkiye'nin ve dahi mazlumların tek kurtuluşu bu düşüncedeki kadroların iktidarından geçiyor.  

Nasıl bir düşünce?

Bu düşüncenin temelleri ise 1400 yıla dayanıyor. Nasıl ki, İslam ile şereflenen atalarımız Müslüman'ın kılıcı, yeryüzünde ise adaletin sağlayıcısı oldularsa, bugün için de gidilecek yol bellidir. Menzil uzun ve tuzaklarla doludur.

Bu yolculukta ihanet de var, savaş da var, kan da var, gözyaşı da var lakin Allah'ın da bir vaadi var. Uzun yıllardır olduğu gibi pısırıkça bir 'yurtta sulh, dünyada sulh' anlayışının arkasına sığınmakla işler çözüldü mü? PKK, DHKPC, FETÖ vs gibi onlarca terör örgütü aracılığıyla bize yine kan ve gözyaşı döktürmüyorlar mı? Bizim devekuşu gibi kafayı kuma gömmemiz neyi hallediyor? Koskoca bir cihan imparatorluğunun bakiyesini görmezden mi gelelim? Bin yıllık devlet geleneğimizi yok sayıp, onların (batı medeniyeti) istediği gibi 'kurudukça sulanan, uzadıkça budanan' bir ülke mi olalım? Mazlumun yanında olup hakkı tutup kaldırmayalım mı? Üç günlük dünya hayatı için yapılan tüm zulümleri görmeyelim mi?  

Ödleri patlıyor

Erdoğan düşmanlığından resmen işletme körlüğü yaşayan gafiller, peki hiç düşündünüz mü, bugüne kadar bizimle iyi geçinen batılılar bugün neden diş gösteriyor? Ödleri patlıyor da ondan. Neden mi, sadece menfaatlerini, haksız kazançlarını kaybetmekten. Kurdukları sömürü düzenine başkaldıracak bir Türkiye ve onun arkasına takılacak İslam Dünyası ile mazlum milletlerin bir araya gelmesi ihtimali uykularını kaçırıyor. Biliyorlar ki, o gün geldiğinde zenginliklerini yağmaladıkları Afrika'daki çocuk gece yatağa aç girerken, kendi çocukları koca koca bonfileleri yiyemeyecek. O zaman dünyanın %1-2'si geri kalanını sömüremeyecek. Mesele bu sevgili kardeşim, inan gerisinin tamamı teferruat.

Kraliçeye dokunmak!

Bak sana kafa açacak bir örnek vereyim. Hani pek bi özendiğiniz şu gelişmiş, demokrasiyle yönetilen batı medeniyetinin sembolü İngiltere'de bu hafta gündemde ne vardı biliyor musun? Kanada Genel Valisinin bir etkinlik sırasında kraliyet protokolünü ihlal ederek halı kaplı merdivenden inen Kraliçe II. Elizabeth’e yardım etmek için kolundan tutması.

Neden mi, çünkü İngiliz Kraliyet protokolü, Kraliçe’ye dokunulmasını yasaklıyor da ondan.

Ya benim köksüz kardeşim, adamlar sana 100 sene önce saltanatı kaldırtmış, İslam Dünyasının merkezi olan halifeliği dağıttırmış ama 2017 senesinde hala kendi kraliçesine (yardım için bile olsa) dokunulmasına yasak diyor.

İngiliz kraliçesi, ayrıca İngiliz Milletler Topluluğu'nun Başkanı ve onu oluşturan (içerisinde Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda'nın da bulunduğu) 15 devletin de kraliçesi. Bu ülkeler hala dış politikada kraliçeye bağlı ve kraliçe bu ülkelere temsilcisi olarak hala Genel Vali (sömürge valisi) atıyor.

Ah benim saf kardeşim, sen hala geçmişteki padişah dedelerine kız hatta söv çünkü İngilizler böyle istiyor.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.