Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Bence de anlat Canan…

Yazının Giriş Tarihi: 15.12.2019 00:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 15.12.2019 00:00

İlk kez bir kitabı okumadan onun hakkında  yazıyorum.

Ne acelen var birader,okumadan kitap hakkında yazı mı yazılır?

Elbet yazılmaz.

Da;

Ben kitabın kefilini yani yazarını çok iyi tanıyorum.

Zaten niyetim de kitabı değil yazarını yazmak bu gün.

Elbet okurum itabı da yazarım ileride.

5 Ekim 2010'dan 5 Ekim 2019'a kadar dokuz yüz elli yazı yazdı.

Bu sayıya 5 Ekim 2019'dan bu yana yazdığı  yirmi yazıyı da eklersek, an itibarıyla (haber metinleri hariç) dokuz yüz yetmiş yazısı var sistesin de.

Dokuz  yılda neredeyse bin yazı yani.

Şöyle bir bakmış rakama; Yahu demiş; anlatacak ne kadar çok şeyim varmış benim.

Hayatın her anını anlatılacak bir sahne olarak algıladığı için dolayısı ile anlatacak şeyi de çok olmuş .

“Ben bunların hepsini anlatacağım bir gün” diyerek taa çocukluğundan kavilleşmiş şimdiki satırlarıyla.

Artık büyüdü ve ne varsa  hepsini anlattı.

‘Anlatmalara doyamadım, anlatmadan duramadım, anlattım da anlattım…’’demesine bakmamak lazım, çünkü daha anlatacağı bir o kadar şey var.

Uzun yazar; ayrıntılı yazar,bakıp ta görülemeyeni yazar,atlananı, pas geçileni göz yumulanı yazar…

Yazar da abartmadan,işin içine hamaset karıştırmadan,parlatmadan,mesaj neyin vermeden aynen konuşurken olduğu gibi dobra dobra yazar.

Hem beyni,hem gözleri,hem kulakları hem de kalemi özgürdür;

Özgürcesine yazar.

Anlattığı her neyse onunla ilgili tarihe not düşmüş demektir.

Onun normali bu; yazmak…

Ben ona yıllardır Çağdaş vakanüist diyorum.

Tanıklık ettiği etkinlikleri,hadiseleri öyle ayrıntılı ve akıcı anlatır ki,insan olay anında  oradaymış hissine kapılır.

Kalemi kadar ekranı da güçlüdür.Benim ile olanı dahil öyle çok video söyleşisi vardır ki sorsam o bile hemen yanıt veremez kaç tane diye.

Ve gün dostudur o. İyisini kötüsünü hiç ayırmaz.

Nerde ne zaman olması gerekiyorsa orada o zaman hazırdır.

Ben onunla geçirdiğim zamanları her zaman keyif haneme yazarım. Entellektüel birikimi ve hayata bakış açısı karşısındakinin ufkunu açacak kadar derindir.

Sivil Gündem’in ilk Fark Yaratanların da tabloid şeklinde çıkarmak zorunda kaldığım sayısını göstererek verdiği poz hala bu konuda ki en önemli motivasyon kaynağımdır.

Eminim ki, Ben’ce ana başlığında pek çok yazısını okuyanlar çıkacaktır aranızdan.

O Ben’ce lerden kaç tanesini çalıp çalıp Sivil Gündem’de yayınladım hatırlamıyorum ama hepsini de  helal ettiğini biliyorum.

Yazarın kalemi kadar gözü de çok etkilidir satırlarında. Doğru yerde durup doğru görmez ise suya yazar.

O suyu su gibi yazabilenlerdendir.

Bu güne dek hiçbir şeyi laf olsun torba dolsun diye yaptığını görmedim.

Hele aman aman tanınayım,bilineyim diye bir kaygısı olduğunu asla.

Tanıyanı da onun bu özelliğini bilir.

Kendini  okur- yazar- çizer olarak tanımlar.

Bu üç sıfatı da sonuna kadar hak eder. Resim çalışmaları,yazıları ve dahi Kitap Kurtları bu durumun ispatı mükemmelidir.

Ben en çok tevazusunu severim.

Yerinin beş basamak altından iletişim kurabilir insanlarla.

Ha bir de yüzüne çok yakışan gülümsemesi vardır ki,yazmazsam klavyem hatır koyar.

Eşim de ben de çok üzeri çok severiz bu cumhuriyet kadınını.

Pek sık görüşemesek te çok sık anarız.

Ez cümle kıymetlimdir benim kız kardeşimdir ve vazgeçilmezim…

Buraya kadar dört yüz kırk bir sözcük yazdım; Ser verdim sır vermedim.

Özneyi demedim.

Artık diyeyim.

Canan Ekinci Yılmaz özne.

Madem kitabı ‘’ANLAT CANAN ANLAT’’ı yazamadım;

Ben de yazarını anlatırım dedim.

Kaldı ki okur okumaz onu da anlatacağım.

Bu anlatma işi biraz bulaşıcı galiba; baksanıza yazacağım dememişim anlatacağım demişim.

Canan Ekinci Yılmaz’ın kitabı ile ilgili ayrıntıları yine onun kaleminden aktarayım şimdilik;

Geçen hafta www.insancilkitap.com'da satışa sunulan Anlat Canan Anlat’ı neden yazmış kendi söylesin;

‘’Hepimiz aynı manzaraya farklı katlardaki pencerelerimizden bakan aynı evin sakinleriyiz aslında.

Kimimiz pencereden yarı belimize kadar sarkmışız, kimimiz perdenin arkasından sessiz sedasız gözlüyoruz dünyayı. Kimimiz aşağıya, kimimiz yukarıya dikmiş gözünü. Kimimiz dümdüz ileriye odaklanmış, kimimizse aheste aheste bir o yana, bir bu yana dolaştırıyor bakışlarını.

Hepimizin penceresinin görüş açısı bir başka.

Birisi baktığı yerden karşıdaki ağacın toprakla buluştuğu bedenini görürken, bir diğeri kendi penceresinden aynı ağacın tepe dallarını görüyor.

Daha uzakları görebilenler, daha yakınları daha ayrıntılı seçebilenler hep bu pencerelerin sakinleri.

Birisinin gördüğünü bir diğerinin görmüyor olması görülmeyenin yok olduğu anlamına gelmiyor.

Bunu en iyi, bakışlarını her yöne çevirebilenler biliyor.

Kendi penceresinden bakarken gördüklerini tek hakikat varsayıp, diğer görüş açılarını yok saymaya başlayanlar hakikatten gittikçe uzaklaşıyor, kendi dünyaları içerisine sıkışıp, orada köhneyip kalıyorlar.

Pencerelerini dünyaya açan, her pencereden dünyaya başka bir göz ile bakanlar ise zenginleştikçe zenginleşiyorlar.

Bu kitap benim penceremden görünenleri anlatıyor sizlere.

Önce kanatlarını hafifçe araladığım, sonra da sonuna dek açtığım penceremden…’’

Bence de anlat Canan;

Sağ ol,sağlıklı ol,her daim yanımız da ol;

Anlatılamayanlara inat

Anlat…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.