7 Haziran 2015 genel seçimlerinde Ak parti tarihinde ilk kez meclis çoğunluğunu kazanamamış ve sandıktan yani millet iradesinden koalisyon hükümeti çıkmıştı. Ak parti bunun şokunu yaşarken, Cumhurbaşkanı Erdoğan hükümeti kurma görevini doğal olarak Ahmet Davutoğlu'na vermişti 45 günlük süre dolduğunda Davutoğlu hükümeti kuramamış ve görevi Cumhurbaşkanı Erdoğan'a iade etmişti.

Ardından hükümeti kurma görevini seçimlerde ikinci parti olan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na verilmesi beklenirken erken seçim kararı çıkımıştı. Bu süreçte bizlerde bir koalisyon hükümeti kurulması gerekir demiştik. Bunda gerekçemiz ise son yıllarda kutuplaşan Türkiye nin bir barış havası ile eksenine oturma şansını yakalayacak olamasıydı en doğru koalisyon ise Ak parti ve CHP birlikteliği ile kurulacak olan hükümetti.

Sürecin devamında Ak parti 1 Kasım 2015 seçimlerinde oyunu yüzde 9 arttırarak yeniden tek başına iktidar olmuştu ve ardından Ak parti genel kongresinde Ahmet Davutoğlu aday yapılmayarak yerine Ulaştırma bakanı Binali Yıldırım tercih edilmişti. Ahmet Davutoğlu o, günden itibaren kırgın olsada 4 yıl hiç konuşmadı, geçtiğimiz gün ise Erdoğanı eleştiren ve kendi göre tesbit ettiği yanlışları ortaya koyan uzun bir yazı yazdı. 2002 de ortaya çıkan kadro dan bu gün Erdoğan'ın yanında pek kimse kalmadı, bu kadrolarla 2007 yılına kadar başarılı gidilse de sonraki süreçte sık sık sıkıntı yaşanmıştı. Üstelik referandum da getirilen başkanlık sisteminin Türkiye nin üzerine oturduğu da pek söylenemez bu elbisenin ne ölçüleri nede şıklığı asla iddia edilemez

Parlamenter sisteme bir dönüş isteğinin olacağını önümüzde ki günlerde göreceğiz diye düşünüyorum, Başkanlık sistemine geçmek yerine Parlamenter sistemin daha özgürlükçü olarak güçlendirilmesi ve günümüz çağdaş dünyasına uyarlanması tüm ülke yararına çok daha iyi olurdu. Bu günden itibaren tüm siyasi parti genel başkanları ve üst yönetimleri bu konuda bir araya gelerek geniş mutabakat sağlayarak ortak açıklama ile bu yolu açabilirler, tabi burada öncelikli olarak bu görev Cumhurbaşkanı Erdoğan'a aittir.

Cumartesi günü okuduğumuz bir yazı dikkatimizi çekti Gazeteci yazarı ve TELE 1 yorumcusu Can Ataklı, köşesinde “CHP’den Erdoğan’a teklif gittiği yönünde ciddi duyumlarım var; bekleyeceğiz” dedi.

Can Ataklı, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gündeme getirdiği “Türkiye ittifakı” konusunda CHP’den de bir teklif gittiğini öne sürdü. Ataklı, “CHP, yarı başkanlık sistemine geçilerek parlamentonun güçlendirilmesini, gensorunun geri getirilmesini, hükümetin dışarıdan değil parlamentodan oluşmasını, Erdoğan’ın parti başkanı olmaktan vazgeçmesini istiyor” dedi.

Ataklı’nın “Erdoğan kendini kurtarmak için muhalefete birlik çağrısı yapabilir” başlığıyla (27 Nisan 2019) yayımlanan yazısının bir bölümü şöyle:

Günlük debelenmeler ve güç gösterileri anlamsız hale geldi, eğer ekonomide istikrar sağlanamazsa AKP’nin temel oy desteği de yıkılacak İşte “bu ahval şerait içinde” Erdoğan’ın önünde iki yol var.

Birincisi İstanbul’da seçim iptali için talimat vermek. Baskı ve şiddet kullanarak seçimi kazanmak, böylelikle içte ve dışta güç tazeleyerek bir süre daha iktidarını sürdürmek ve bir çıkış noktası bulma umudu yaşamak.

İkincisi ise kibrinden taviz verip muhalefete el uzatarak, “Türkiye İttifakı” adı altında ulusal bir birlik sağlamak.

Erdoğan zaten bu amaçla yaptı bana göre “Türkiye İttifakı” konuşmasını.

Zemin yokluyor, muhalefetin hangi düzeyde tepki vereceğini görmek istiyor.

Resmen açıklanmasa da CHP’den karşı teklifin gittiği yönünde ciddi duyumlarım var.

Örneğin CHP, yarı başkanlık sistemine geçilerek parlamentonun güçlendirilmesini, gensorunun geri getirilmesini, hükümetin dışarıdan değil parlamentodan oluşmasını, Erdoğan’ın parti başkanı olmaktan vazgeçmesini istiyor.

Bunlar için Anayasa değişikliği gerekli elbette.

Şimdi önümüzde kısa bir süre var.

Erdoğan bir karar vermek zorunda.

Bekleyeceğiz mecburen.