Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Başkanlar ve danışmanları

Yazının Giriş Tarihi: 14.10.2016 00:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 14.10.2016 00:00
Değerli okuyucularım sürekli gündemi ve gergin olayları yazmaktan inanın sıkıldım, o yüzden bugün size bir hikaye anlatayım. Hem belki hoşunuza gider, çok beğeni alırım da artık gündemin sıkıntılı konuları yerine köşemde hikayeler yazarım.

 

Hikayenin cemaziyelevveli

Bu yaşlı yerkürenin bir köşesinde çok güzel ama bir o kadar da garip bir ülke varmış. El yordamıyla düşe kalka ilerleyen bu ülkede sıkıntılı yönetim süreçleri yaşanırmış. Bu ülkenin gerçek tabanını oluşturan mazbut kitleye ise dünyanın en medeni ülkesi! Amerika'daki zencilere yapılan uygulamalar reva görülürmüş. Çok şükür ki, zenci muamelesi yapılırmış. Alimallah ya Kızılderili muamelesi yapılaydı ne olurdu? Maazallah kökleri kurutulurdu.

Ne zaman bu kitle birazcık doğrulmaya kalksa, ceberut egemenler tarafından çeşitli alengirli yöntemlerle burnu sürtülürmüş. Her el ense çektikleri operasyonlardan sonra bu egemen abiler, 'kırın kıçınızı oturun. Size sadece zenci muamelesi yapıyoruz. Kızılderili gibi davranmadığımıza şükredin' diye tafra yaparlarmış.

Bu kısır döngü böylece sürer gidermiş. Şubat aylarının çok sert ve soğuk geçtiği bu ülkede, memleketin gerçek sahipleri davalarından taviz vermez ama türlü sıkıntılara da gark olurlarmış. Her şeye rağmen Allah'a dayanır, ya sabır der, bildikleri yolda yürürlermiş.

 

Delik açılan surlar

Zamanla ülkede bir şeyler değişmeye başlamış ve egemenlere karşı mücadele eden bu taban hareketi bir gün galip gelmiş. İlk başlarda iktidarı vermek istemeyen egemenler sert çıkışlar yapmışlar. Öfkeyle, 'özünüzü bilin, sözünüzü bilin' gibi garip çıkışlar yapmışlar ama feleğin tekerine çomak sokulmuş, surda kocaman delik açılmış bir kere. Yine de zorlukla atlatılan yılların ardından nihayet rahata erilmiş ve ne yandan estiğinin artık çok da önemi olmayan rüzgarla birlikte gedik açılan surlar yerle bir olmuş.

Önce ülkenin, sonra da yerel yönetimlerin ipleri artık bu taban hareketinin eline geçmiş. Herkes de bir mutluluk, yüzlerde gülümseme ve ülkede bir refah almış başını gitmiş. Egemen abiler tabi çok bozukmuş bu duruma ama artık ne yetkileri, ne de bir etkileri kalmış.

 

Danışılan yolcular

Bu ülkenin kadim kentlerinden birinde ise işler bir türlü yoluna koyulamamış. Zaman içerisinde yöneticiler değiştirilse de, sonuçlar pek değişmemiş. Mesela bin bir zahmet çekerek, emek vererek, ter dökerek gelinen bu noktada bazı başkanlar rahata çok çabuk alışmış. İçerisinden geldikleri kitleyi, yürünen yolları, çekilen sıkıntıları unutup dava arkadaşlarına sırtlarını, makama, saltanata ve dalkavuklara da yüzlerini dönüvermişler. Dönmekte yetmemiş, muhabbetle kucaklamışlar.

 

Ha bir de, bu başkanların çok değer verip danıştıkları insanlar varmış. Kendileri sağ şeritten giderken, onlar sol şeritten gidiyorlar diye özendikleri için midir bilinmez hep soldan arkadaşları danışman yapmışlar.

E onlar da hakkını vermiş tabi ki. Hep soldan tam gaz yollarına gitmişler. Az zamanda büyük işler başarmışlar. Öyle filmler çevirmişler, öyle güzel kapılar açmışlar ki kendilerine, tez zamanda milyonluk dairelere atmışlar kapağı. Sonra güzel arabalar almışlar. Bu da kesmemiş, işadamı olmuşlar. Dokundukları ihya olmuş. Kime selam verseler, hepsi büyük iş güç sahibi olmuşlar.

 

Hikayenin cemaziyelahiri

Bunlara kimisi solcu demiş, kimisi yolcu demiş, kimisi çantacı demiş, kimisi sakalcı demiş. Demiş de demiş artık. Demesine demiş de, kimse akıl sır erdirememiş. Ahali, neden bizim adamlar, bizim adamları değil de bunları tercih eder diye şaşakalmış. Kalmış ama bir sonuç da alamamış. Millet, 'yahu biz bunca sıkıntıyı, bu zibidilerin semirmesi, saltanat sürmesi için mi çektik?' Diye birbirine sorar olmuş.

 

Bu danışmanlar iş tuttuklarıyla beraber gittikçe semirirken, ahalinin ve hassaten de başkanların gözü önünde döndürülen bu dolapları izlemekten millet fırıldağa dönmüş. Tüyü bitmemiş yetimin hakkına tüy dikilirken, matbuat alemi ablukadayken, ahalideki fısıltı gazetesi tiraj üstüne tiraj patlaması yaşamış. Baklava börek çalanı zabitler yakalayıp anasından doğduğuna pişman ederken, ayyuka çıkan bu işlere kimse ses etmemiş.

 

Bu düzen yıllarca sürüp gitmiş. Gel zaman, git zaman işler tersine dönmüş. Tüm bu özden uzaklaşmanın, saltanatın ve de şatafatın nihayetinde koltuklarını kaybeden başkanlar, ahalinin arasında sıradan vatandaşlar olarak kalıvermişler. Semiren danışmanlar ise, cukkalarıyla yollarına devam ederken, vefayı da bir semt adı olarak bilmişler.

 

Bugünkü hikayemiz böyleydi. Allah'tan bizim kentimizde ideolojisine sahip çıkan başkanlarımız, yerel yöneticileri çok güzel denetleyen ve sözünü geçiren il ve ilçe teşkilatlarımız, Bursa için çalışan milletvekillerimiz ve bakanlarımız var da, böyle sıkıntılı hikayelere şahit olmuyoruz. Hem kim bilir, belki bu hikaye bizim ülkemizde bile yaşanmamıştır. Zaten havalar da soğudu sevgili okurlar, ne kadar gayret etsek de bazı geceler üzerimiz açık kalabiliyor.   

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.