Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Ayasofya

Yazının Giriş Tarihi: 14.06.2020 00:13
Yazının Güncellenme Tarihi: 14.06.2020 00:13


Şuan ülke gündeminde yerini alan 1934 yılında Atatürk'ün talimatıyla camiden müzeye 
çevrilen Ayasofya'nın yeniden ibadete açılması tartışması gündemin tepesine yerleşti. 
Ayasofya, Bizans İmparatoru I. Jüstinyen tarafından MS 532 - 537 yılları arasında patrik 
katedrali olarak 5 yılda inşa ettirilmiş bu yapı sanat tarihi ve mimarlık dünyasının baş yapıtları 
arasında yer alan dünyanın en eski katedralidir . Ayasofya camii olarak tekrar ibadete açılacakmıdır?
 23 mayıs 1453 yılında ise Osmanlı Hükümdarı Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethetmesiyle 
beraber camiye dönüştürülen eser Danıştay 10. dairesi,24 kasım 1934'te Bakanlar Kurulu 
kararıyla müze yapılan Ayasofya'nın, yeniden cami olması için açılan davada hükmünü 2 
Temmuz'da verecek.
1930 ile 1935 yılları arasında restorasyon çalışmaları nedeniyle halka kapatılan Ayasofya’da 
Mustafa Kemal Atatürk’ün emriyle bir dizi çalışmalar yapıldı. Bu çalışmalar arasında çeşitli 
restorasyonlar, kubbenin demir kuşak ile çevrilmesi ve mozaiklerin ortaya çıkarılıp 
temizlenmesi sayılabilir. Restorasyon sırasında Ayasofya'nın, yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin 
laiklik ilkesi doğrultusunda, yapılış amacı olan kiliseye tekrar çevrilmesi konusunda fikirler 
ortaya atılmışsa da bölgede yaşayan Hristiyan sayısının çok az olmasından dolayı oluşan talep 
yetersizliği, bölgede bu denli görkemli bir kiliseye karşı yapılabilecek muhtemel provakasyonlar 
ve mimarinin tarihî önemi göz önüne alınarak Bakanlar Kurulu’nun 24 Kasım 1934 tarih ve 
7/1589 sayılı kararıyla müzeye çevrilmiştir.
Kararnamedeki imza sahte iddiası ?
Öte yandan, 24 Kasım 1934 tarihinde Ayasofya'nın müzeye dönüştürüşmesine ilişkin Bakanlar 
Kurulu kararı ve karardaki Atatürk imzasının sahte olduğu iddiası da yeniden gündeme geldi. 
Bu iddiayı dile getiren Türk Tarih Kurumu’nun eski başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu“Söz 
konusu kararname hiçbir zaman Resmi Gazete’de yayımlanmadı. Tarih ve sayı numaraları da 
yok. Açık bir hukuksuzluk var. Atatürk’e ait olduğu söylenen ıslak imza sahte. Mustafa Kemal 
Paşa, Atatürk ünvanını almadan önce karananmeye Atatürk imzası atılmış. Ancak soyadı 
kanunundan sonraki imzaları ile kararnamadeki imzası birbirine hiç benzemiyor. 1934’te 
avludaki mozaiklerin ortaya çıkarılması için 9 kişilik heyet kuruldu. O dönem Ayasofya’nın etrafı 
dükkanlarla dolu ve çevresi harap haldeydi. 1931’de çevre düzenlemelerine başlandı. 1934’de 
sıva tozları nedeniyle halılar sökülünce kısa bir süreliğine ibadete kapatıldığı duyuruldu. 
Atatürk’ün ölümüne kadar açılması geciktirildi. Sonrasında ise sahte imza dayanak yapılarak 
müzeye dönüştürüldü. Ayasofya’nın müze yapılmasına ilişkin kararnamede ABD Büyükelçisi 
Joseph Grew ve Amerika Bizans Enstitüsü’nden Thomas Whittemore’un entrikaları olduğuna 
dair bulgular var.”
 Ayasofya ismi Yunanca “Aya” ve “Sofya” kelimelerinin birleşmesi ile oluşmuştur. Yunancada 
Aya kelimesi “Kutsal Azize”, Sofya kelimesi “Bilgelik” anlamına gelmektedir. 
Ayasofya Dünya'nın ve İstanbul' un önemli kültür zenginliklerinden olan ,Mimarlık tarihinin 
başyapıtı Yenilikçi mimarisi, zengin tarihi, dini önemi ve olağanüstü özelliğiyle yüzyıllardır 
zamana direnen ; İstanbul'daki en büyük Doğu Roma kilisesi. Aynı yerde üç kez inşa edilen, 
dünyanın en eski ve hızlı tamamlanmış katedrali. Havada asılı gibi duran baş döndürücü 
kubbesi, yekpare mermer sütunları ve eşsiz mozaikleriyle mimarlık tarihinin 
başyapıtlarındandır. Ayasofya Osmanlı döneminde 482 yıl camii olarak varlığını sürdürdü, 
Bugünkü Ayasofya aynı yerde öncekilerinden farklı bir mimari anlayışla yapılan üçüncü yapı. 
İmparator Justinianus tarafından Tralles’li(Aydın) Anthemios ve Miletos’lu (Balat) Isidoros'a 
yaptırıldı. Yapımına 532 yılında başlandı ve beş yıl gibi bir sürede bitirilerek, 537'de büyük bir 
törenle ibadete açıldı. İstanbul'un Fatih Sultan Mehmed tarafından fethiyle camii olarak yeniden 
düzenlendi. Varlığını Osmanlı mimari unsuru eklemeleriyle sürdürdü ve 1934'te de müzeye 
dönüştü. İmparator Kapısı, Güzel Kapı ve Mermer Kapı’ larıyla tanınan Ayasofya'da bir kısmı antik şehirlerden getirilen toplam 104 sütun bulunuyor. İmparatorların taç giydikleri 
"Omphalion” bölümü de, bu sütunlar gibi mermer işçiliğiyle öne çıkıyor. Mozaiklerden vaaz 
kürsülerine kadar görülmeye değer Huşu uyandıran mimarisi dışında; altın kaplama, gümüş 
kaplama, cam, pişmiş toprak ve renkli taşla yapılan mozaikleriyle de ünlü. 6. yüzyıla ait orijinal 
tavan mozaikleri bitkisel ve geometrik motifleriyle büyülüyor. 8. üzyıldaki ikona yasağından 
sonraki figürlü mozaiklerden de, kucağında çocuk İsa ile tasvir edilen Hz. Meryem, Hz. Cebrail, 
Hz. Mikail ve Vazftizci Yahya İle Deisis Sahnesi mozaikleri mutlaka görülmeli. Sultan 
Abdülmecid’in Mozaik Tuğrası ise 1847-1849 arası Fossati Kardeşlerin onarımları sırasında 
yaptırılmış.Osmanlı döneminde eklenen sekiz büyük yuvarlak hat levha, Sultan Abdülmecid 
döneminde ünlü hattat Kadıasker Mustafa İzzet Efendi'nin eseri. Yan neflerdeki iki adet yekpare 
mermerden yapılmış ve ortalama 1250 litre sıvı alabilen küpler, Sultan III. Murad döneminde 
Bergama antik şehrinden getirildi. Sultan Mahmud Kütüphanesi'nin yanı sıra minber, mihrap, 
hünkar mahfili ve vaaz kürsüleri de görülmeye değer.Ayasofya Müzesi'nin içi kadar dış 
mekanları da meşhur. Binanın dışındaki Padişah Türbeleri’yse ziyaret edilmesi gerekenler 
arasında ilk sırada. Burada saltanat dönemleri birbirini izleyen Sultan II. Selim, Sultan III. 
Murad, Sultan III. Mehmed ile Sultan I. Mustafa ve Sultan İbrahim türbeleri ile Şehzadeler 
Türbesi bulunuyor. Ayasofya'nın ikisini Mimar Sinan’ın yaptığı bilinen dört minaresi, Sıbyan 
Mektebi şadırvanı, muvakkithanesi, sebilleri, payandaları, hazine binası ve imarethanesi de 
yapının ihtişamını artırıyor.
II. Selim döneminde (1566–1574) yorgunluk ya da dayanıksızlık belirtileri gösterdiğinde, bina, 
dünyanın ilk deprem mühendislerinden biri sayılan Osmanlı baş mimarı Mimar Sinan tarafından 
eklenen dış istinat yapılarıyla (payanda) takviye edilerek, son derece sağlamlaştırılmıştır. 
Günümüzde binanın dört tarafındaki toplam 24 payandanın bir kısmı Osmanlı dönemine, bir 
kısmı Doğu Roma İmparatorluğu dönemine aittir. Bu istinat yapılarıyla birlikte, Sinan ayrıca, 
kubbeyi taşıyan payeler ile yan duvarlar arasındaki boşlukları kemerler ile besleyerek kubbeyi 
iyice sağlamlaştırmış ve binaya iki geniş minare (batı kısmına), hünkar mahfili ve II. Selim’in 
türbesini (güneydoğu kısmına) eklemiştir (1577). III. Murat’ın ve III. Mehmed’in türbeleri ise 
1600’lerde eklenmiştir. Ayasofya binasının içine Osmanlı döneminde eklenen diğer yapılar 
arasında mermerden minber, hünkar mahfiline açılan galeri, müezzin mahfili (mevlit balkonu), 
vaaz kürsüsü sayılabilir. III. Murad Bergama’da bulunmuş, helenistik dönemden kalma (MÖ IV. 
yüzyıl), "bektaşi taşı"ndan (İng. alabaster) yapılma iki küpü Ayasofya'nın ana nefine (ana salon) 
yerleştirmiştir. I. Mahmud 1739'da binanın restore edilmesini emretti ve bir kütüphane ile 
binanın yanına (bahçesine) bir medrese, bir imarethane ve bir şadırvan ekletti. Böylece 
Ayasofya binası, civarındaki yapılarla birlikte bir külliyeye dönüştü. Bu dönemde ayrıca yeni bir 
sultan galerisi ve yeni bir mihrap yapıldı.
Ayasofya’nın Osmanlı dönemindeki en ünlü restorasyonlarından biri sultan Abdülmecit’in 
emriyle İsviçre İtalyanı olan Gaspare Fossati ve kardeşi Giuseppe Fossati’nin nezaretinde 1847 
ile 1849 yılları arasında yapılmıştır. Fossati kardeşler, kubbe, tonoz ve sütunları sağlamlaştırdı 
ve binanın iç ve dış dekorasyonunu yeniden elden geçirdi. Üst kattaki galeri mozaiklerinin bir 
kısmı temizlendi, çok tahrip olanları ise sıvayla kaplandı ve altta kalan mozaik motifleri bu sıva 
üzerine resmedildi. Işıklandırma sistemini sağlayan yağ lambası avizeleri yenilendi. 
Kazasker Mustafa İzzed Efendi'nin (1801–1877) eseri olan, önemli isimlerin hat sanatıyla yazılı 
olduğu yuvarlak dev tablolar yenilenip sütunlara asıldı. Ayasofya’nın dışına yeni bir medrese ve 
muvakkithane inşa edildi. Minareler aynı boya getirildi. Bu restorasyon çalışması bittiğinde 
Ayasofya Camii 13 Temmuz 1849'da gerçekleştirilen bir törenle yeniden halka açıldı. 
Ayasofya külliyesinin Osmanlı dönemindeki diğer yapıları arasında sıbyan mektebi, şehzadeler 
türbesi, sebil, sultan Mustafa ve sultan İbrahim türbesi (önceden vaftizhane) ve hazine 
dairesi sayılabilir.
Ayasofya’ tarihten günümüze kadar olan süreçte 916 yıl boyunca kilise, 482 yıl boyunca cami 
olarak mevcudiyetini sürdüren 1934’te müze yapılan 2 Temmuz’da Danıştay’ın vereceği nihai 
karar tarihi yapının yeniden cami olması için açılan davadan çıkacak sonuç; Ayasofya’nın 
statüsünü belirlemiş olacak.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.