Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Ayasofya ibadete açılmalı mı?

Yazının Giriş Tarihi: 11.06.2016 02:41
Yazının Güncellenme Tarihi: 11.06.2016 02:41



Bundan tam iki ay önce 10 Nisan tarihinde, 'Tehlikeli Mayıs' başlıklı bir yazı kaleme almış ve bütün şer odaklarının el birliğiyle ülkemizi kaos ortamına sokmak için hazırlandıklarını yazmıştım. Görünen emarelerden de Mayıs ayında harekete geçeceklerinin anlaşıldığını belirtmiştim. Evet Mayıs'ta bir şeyler yaptılar ama çok şükür amaçlarına ulaşamadılar. Bunda halkın ve güvenlik kuvvetlerinin uyanıklığı çok etkili oldu. Binlerce tonluk patlayıcılar ve patlayıcı yüklü araçlar eylem yapamadan yakalandı.   


Haziran'a sarkan eylemler

Anlaşılan o ki, Mayıs ayında başlayan hareketlilik devam edecek. Ramazan'a rağmen Haziran başında yapılan eylemler de bunu gösteriyor. Görünen o ki, Türkiye'ye karşı başlatılan ve görebilen gözler için artık açıktan yürütülen bu kirli savaş, biz dayanabildiğimiz sürece devam edecek ancak biz pes ettiğimizde ya da galip geldiğimizde sona erecek.

Bugüne kadar bize karşı ne kadar terör örgütü ve ayrılıkçı yapı varsa destekleyip kol kanat geren batı medeniyeti, artık karşısında eğilip bükülmeyen ve kendisine kafa tutan bir Türkiye'yi görmekten çok rahatsız. Patlayan bombalarla, her gün gelen şehit cenazeleriyle ve aleyhimize yaptıkları siyasi manevralarla tekrar Türkiye'ye diz çöktürmek istiyorlar. Karşılarında yine el pençe divan duran yöneticileri özlüyorlar ama inşallah bir daha o günlere dönmeyeceğiz.


Fethin 'Kızıl Elma'sı

Şimdi bu anlattıklarının yazının başlığı olan 'Ayasofya ibadete açılmalı mı?' ile ne ilgisi var? Diyebilirsiniz ama emin olun çok ilgisi var sevgili okurlar. İstanbul'un fethinin ve İstanbul'un Fatihi'nin 'Kızıl Elma'sı Ayasofya Kilisesiydi. 1071'de Malazgirt ile başlayan bu topraklardaki hak ile batılın savaşı, 1453 ile de bambaşka bir boyuta taşınıyordu.

Bizans'ın sembolü fetih sonrasında camiye çevrildi ama batı medeniyeti Konstantinopolis'in İstanbul'a, Ayasofya'nın da kiliseden camiye dönüşümünü içine sindiremedi. Aradan geçen yüzyıllara rağmen batılıların halen daha kabullendiklerini söylemek de mümkün değil. (Kendi açılarından haklı olabilirler, o ayrı)

Bizi bu topraklardan söküp atmak için yüzyıllarca uğraştılar. Nice haçlı seferleri, nice muharebeler ve en nihayetinde Birinci Cihan Harbi ile üzerimize çullandılar. Avrupa'da, Asya'da ve Afrika'da hinterlandımızı elimizden almayı başardılar ama çok şükür Anadolu'yu elimizden alamadılar.

Ne var ki, zayıflığımızdan istifade ederek Ayasofya'nın 1935 yılında ibadete kapatılıp müze haline getirilmesinde muvaffak oldular. Bu, batı medeniyeti açısından sembolik anlamı çok büyük bir başarıydı. Bizim medeniyetimiz açısından da aynı oranda bir hezimetti.         


Batıya meydan okunmalı

Bugün gelinen noktada mademki, batı medeniyeti tekrar diz çöken bir Türkiye görmeyi murad ediyor ve bunu sağlamak için her türlü pis işin içinde yer alıyor. O zaman bizim de tekrar meydan okuma zamanımız gelmiş demektir.

Batı medeniyetine meydan okuyarak Bizans sınırında kök salan Osmangazi gibi, Bursa'nın Fatihi Orhangazi gibi, İstanbul'un Fatihi II. Mehmet Han gibi davranma zamanımız geldi de geçiyor bile. O ecdadın torunları olarak inanın batıdan korkmamızı gerektirecek hiç bir neden yok. Eğer 'Emevi Müslümanlığı'nı bırakıp tekrar HZ Muhammed'in Müslümanlığına dönersek (ki bu da mutlaka tartışılması ve içinin açılması gereken bir kavramdır) vazgeçemeyeceğimiz hiç bir konforumuz, Allah'tan başka da korkacak hiç bir şeyimiz yoktur.

Peki daha ne diye bekliyoruz? Hala ne diye oyunla oynaştayız? Açalım tekrar Ayasofya Camisi'ni ibadete ve ecdadın kemiklerini daha fazla sızlatmayalım.

Baksanıza yıllardır karşısında el pençe divan durduğumuz, Ayasofya'yı tekrar kilise yapamasak da, üzülmesinler diye ibadete kapatıp müze yaptığımız batı, en ufak bir kıpırdanışımızda bile ortalığı yangın yerine çevirmeye gayret ediyor.

O zaman, ne diye hala peygamber müjdesine nail olmuş Fatih Sultan Mehmed Han'ın vakfiyesinde yazan bedduasına maruz kalmaya katlanıyoruz? Unutmayalım ki, bu hareketimiz sadece 81 yıldır boynu bükük duran mazlum Ayasofya'yı ibadete açmayacak, bu milletin, bu bin yıldaki yeniden dirilişinin de önünü açacaktır!..


Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.