Salgın sürecinde ve sonrasında insanların ekonomik ve sosyal davranışlarının değişip değişmediğine ya da değişip değişmeyeceğine dair araştırmalar yapılmaya başlandı.
Bunlardan biri de,
Pazar araştırmaları şirketi Euromonitor International’ın Covid-19 salgınının ardından tüketici tercih ve alışkanlarında önemli değişimler saptadığı bir araştırma.
Şirket, Ocak ayında 2020 yılına dair açıkladığı küresel tüketici eğilimleri araştırmasını koronavirüs salgının ardından güncellemiş ve aradan geçen üç ay içerisinde çok ciddi değişimler olduğunu belirlediğini öne sürmüş.
Buna göre tüketici eğiliminde meydana gelen bazı değişimlerin beklenenden hızlı eğilimler göstererek evlerin iş, eğitim, eğlence ve egzersiz gibi birden fazla amaca uygun hale gelecek şekilde dönüştürülmesi başı çekiyormuş.
Araştırmanın saptadığı bir diğer bulgu da tüketicilerin kişisel bilgilerle ilgili kaygılarının ikinci plana düşmesi ve tekrar kullanılabilir ürünlere olan ilginin de azalmış olması yönündeymiş.
Ayrıca araştırma salgın nedeniyle tüketicilerin şirketlerden beklentilerinin değiştiğini ve özellikle kamu sağlığı konusunda çaba sarf etmeleri beklentilerinin arttığını, tüketicilerin, artık şirketlerin kamu sağlığına odaklanmalarını ve ürünlerini satmaktan çok, virüsle mücadeleye destek vermelerini beklediklerini de ortaya koymuş.
Öyle mi acaba?
O kadar ayrıntısını bilemem;
Ha, bir de şirket araştırmayı Türkiye’de yapsaydı saptadığı sonuçlar oralardakilerle aynı mı olurdu onu hiç bilemem.
Ancak yaşanılan bu olağan üstü sürecin hemen hepimizin hayatlarını bir şekilde değiştirdiğinden hatta karıştırarak tepe taklak olmasına yol açtığından eminim.
Ben salgının bitmesi ile birlikte insanların normal yaşamlarına hızla döneceklerini düşünenlerdenim.
Çoğumuz için evlerde sürdürülen ve geçici bir süre evrimleştirdiğimiz yaşam tarzları buruk birer anı olarak kalacak içimizde.
Çünkü şimdilerde eve neyi sığdırmaya çalışıyorsak bir şekilde sırıtıyor.
Mutlak surette bir yanı eksik kalıyor.
Ustalarından yemeğe alıştığımız lahmacunları evlerde yapmaya çalıştığımızdan tutun da,yatak odası ile salon arasında yürüyüş yolu yaptığımız zoraki güzergahlara kadar pek çok şey asıllarının tadını ve heyecanını asla veremiyorlar.
Sanırım hayat eve sığmıyor da,biz sığdırmaya çalışıyoruz.
Kolu bacağı daire kapısının dışarısında kalıyor.
Asıllara özlem ise giderek büyüyor.
Bunun en büyük kanıtı da insanların ne olursa olsun diyerek sokaklardan asla vazgeçememeleri.
Hafta sonu dışarı çıkma yasaklarının bitiminde yaşanılan insan kalabalıkları da denilebilir.
Çoğunluk koranavirüsün insana neler dayattığından ve hayatına nasıl kastettiğinden geçmiş,’salgın bitti’ açıklaması ne zaman yapılacak onu bekliyor.
Olayın bir yönü daha var ki,eğer bu konuda son derece dikkatli söylemler geliştirilmez ise yanlış anlama ve yorumlamalara çok açık.
O da salgının daha aşısı bile bulunmadan yenilmeye başlandığı yönünde ki açıklamalar.
Burada iş bizi yönetenlere düşüyor elbette.
Halk virüsün bertaraf edildiği haberini almak için zaten son derece aceleci davranıyor ve algısını bu haberin üzerinde yoğunlaştırmış durumda.
Demem o ki;
Ufacık bir yanlış anlaşılma telafisi çok zor olan durumlarla karşılaşmamıza neden olabilir.
Elbette umutkar olmak lazım;
Elbette iyiye gidişi fark etmek lazım.
Onda hepimiz hem fikiriz.
Ama salgın henüz ne dili ne de mişli geçmiş olmadı.
Onu da atlamamak lazım.
Asılları özlemeye bir süre daha devam etmek zorunda olduğumuzu da…
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Olcay ERÖZDEN
Asıllara özlem
Salgın sürecinde ve sonrasında insanların ekonomik ve sosyal davranışlarının değişip değişmediğine ya da değişip değişmeyeceğine dair araştırmalar yapılmaya başlandı.
Bunlardan biri de,
Pazar araştırmaları şirketi Euromonitor International’ın Covid-19 salgınının ardından tüketici tercih ve alışkanlarında önemli değişimler saptadığı bir araştırma.
Şirket, Ocak ayında 2020 yılına dair açıkladığı küresel tüketici eğilimleri araştırmasını koronavirüs salgının ardından güncellemiş ve aradan geçen üç ay içerisinde çok ciddi değişimler olduğunu belirlediğini öne sürmüş.
Buna göre tüketici eğiliminde meydana gelen bazı değişimlerin beklenenden hızlı eğilimler göstererek evlerin iş, eğitim, eğlence ve egzersiz gibi birden fazla amaca uygun hale gelecek şekilde dönüştürülmesi başı çekiyormuş.
Araştırmanın saptadığı bir diğer bulgu da tüketicilerin kişisel bilgilerle ilgili kaygılarının ikinci plana düşmesi ve tekrar kullanılabilir ürünlere olan ilginin de azalmış olması yönündeymiş.
Ayrıca araştırma salgın nedeniyle tüketicilerin şirketlerden beklentilerinin değiştiğini ve özellikle kamu sağlığı konusunda çaba sarf etmeleri beklentilerinin arttığını, tüketicilerin, artık şirketlerin kamu sağlığına odaklanmalarını ve ürünlerini satmaktan çok, virüsle mücadeleye destek vermelerini beklediklerini de ortaya koymuş.
Öyle mi acaba?
O kadar ayrıntısını bilemem;
Ha, bir de şirket araştırmayı Türkiye’de yapsaydı saptadığı sonuçlar oralardakilerle aynı mı olurdu onu hiç bilemem.
Ancak yaşanılan bu olağan üstü sürecin hemen hepimizin hayatlarını bir şekilde değiştirdiğinden hatta karıştırarak tepe taklak olmasına yol açtığından eminim.
Ben salgının bitmesi ile birlikte insanların normal yaşamlarına hızla döneceklerini düşünenlerdenim.
Çoğumuz için evlerde sürdürülen ve geçici bir süre evrimleştirdiğimiz yaşam tarzları buruk birer anı olarak kalacak içimizde.
Çünkü şimdilerde eve neyi sığdırmaya çalışıyorsak bir şekilde sırıtıyor.
Mutlak surette bir yanı eksik kalıyor.
Ustalarından yemeğe alıştığımız lahmacunları evlerde yapmaya çalıştığımızdan tutun da,yatak odası ile salon arasında yürüyüş yolu yaptığımız zoraki güzergahlara kadar pek çok şey asıllarının tadını ve heyecanını asla veremiyorlar.
Sanırım hayat eve sığmıyor da,biz sığdırmaya çalışıyoruz.
Kolu bacağı daire kapısının dışarısında kalıyor.
Asıllara özlem ise giderek büyüyor.
Bunun en büyük kanıtı da insanların ne olursa olsun diyerek sokaklardan asla vazgeçememeleri.
Hafta sonu dışarı çıkma yasaklarının bitiminde yaşanılan insan kalabalıkları da denilebilir.
Şimdi işin en zor kısmındayız.
Salgının kanıksandığı tahammüllerin azaldığı kısımda yani.
Çoğunluk koranavirüsün insana neler dayattığından ve hayatına nasıl kastettiğinden geçmiş,’salgın bitti’ açıklaması ne zaman yapılacak onu bekliyor.
Olayın bir yönü daha var ki,eğer bu konuda son derece dikkatli söylemler geliştirilmez ise yanlış anlama ve yorumlamalara çok açık.
O da salgının daha aşısı bile bulunmadan yenilmeye başlandığı yönünde ki açıklamalar.
Burada iş bizi yönetenlere düşüyor elbette.
Halk virüsün bertaraf edildiği haberini almak için zaten son derece aceleci davranıyor ve algısını bu haberin üzerinde yoğunlaştırmış durumda.
Demem o ki;
Ufacık bir yanlış anlaşılma telafisi çok zor olan durumlarla karşılaşmamıza neden olabilir.
Elbette umutkar olmak lazım;
Elbette iyiye gidişi fark etmek lazım.
Onda hepimiz hem fikiriz.
Ama salgın henüz ne dili ne de mişli geçmiş olmadı.
Onu da atlamamak lazım.
Asılları özlemeye bir süre daha devam etmek zorunda olduğumuzu da…