Ama bu yazı öznesi siyasetçi olduğu için biraz siyaset kokacak.
Öncelikle belirtmek isterim ki
Ben özgürüm.
Özgürüm çünkü hiçbir siyasi partinin yandaşı, paydaşı,yoldaşı filan değilim.
Dolayısı ile de hiçbir siyasi güçten ne bir beklentim var ne de çıkarım.
Beni özgür yapan da bu zaten;
Beklentisizliğim.
O yüzden bir yerlere mesaj göndereyim de göze gireyim diye bir çabam hiç olmadı.
Siyasi yazıları siyaseten yazan biri de olmadım.
Ancak ana muhalefet partisinin başkanının geçen Salı günü yaptığı grup konuşmasında kurduğu bir cümleye fena halde takıldım.
Bana garip geldi.
Ortalık birbirinden garip cümlelerden geçilmiyor,takıla takıla CHP Başkanının cümlesine mi takıldın?
Evet,
Çünkü onun kuracağı cümleler yinelenen İstanbul seçimi de dahil olmak üzere yapılan son yerel seçimler de nihayet yelkenlerini dolduracak bir rüzgarı yakalayabilen ana muhalefet partisi dolayısı ile ülke için çok önemli konumda.
Yani ağızdan çıkanın kulaklar tarafından duyulması her zamankinden daha mühim.
Cümle şu;
"Bazı gazeteci arkadaşlarımız tahliye oldular ama yetmiyor, hapiste düşünce suçlusu olmaz"
Hapiste düşünce suçlusu olmaz.
Buna katılmamayı düşünmek bile düşünce suçu.
Elbette doğru.
Yanlış olan sayın başkanın tahliye edilen bazı arkadaşlarının düşünce suçlusu oldukları.
Basın yolu ile terör örgütünün mihmandarlığını yapan,daha dün bu ülkenin başına örülen çorapların ilmiklerini atanların suçları düşüncenin çok ötesinde,millete ve devlete karşı işlenmiş suçlardır.
Bunu romantik söylemlerle yumuşatmaya kalkarsanız birileri de çıkar realizmi hatırlatır.
Hele ki bu arkadaşlardan(!) birinin merhume Türkan Saylan Hoca hakkında attığı o iğrenç itiraf hala belekler de ki tazeliğini korurken.
Ne oldu,nasıl oldu da yargıdan ziyade Türk Ulusu’nun vicdanlarında hüküm giymiş bu arkadaşlar(!) beraat,tahliye,denetimli serbestlik filan denilerek salıverildiler bilmiyorum.
Ama; ölümlerinden dolaylı yoldan olsa da sorumlulukları bulundukları, en azından ahlarını aldıkları rahmetliler
Ali Tatar,Kuddusi Okkır,Türkan Saylan,Cem Çakmak,Soner Polat,Kaşif Kozinoğlu,Emcet Olcaytu,Murat Özenalp ve İlhan Selçuk’un
Ahiretten denetimli serbestlikle dünyaya geri gönderilmeyeceklerini biliyorum.
Bir de arkadaşların (!) gazetecilik nitelikleri var ki,
O konuda sayın başkana partisinin rahmetli gazeteci genel başkanının hayatını ve gazetecilik anlayışını bir kez daha araştırmasını öneriyorum.
En azından gazetecilik ile tetikçilik arasında ki farkları ortaya koyan bölümleri.
Evet sosyal demokrasi her türlü haksızlığa tepkili bir siyasi görüş. Zaten adı üzerinde bunda tartışılacak bir yer yok.
Yok ta,
Çöple samanı ayıramamakta yok sosyal demokrasi kavramında.
CHP’nin belki de son yirmi yılda ilk kez yelkenlerini doldurabilecek bir rüzgar yakaladığı bu süreçte sükutunun altınlığının sözün gümüşlüğüne tercih edilmesi gerekiyor.
Bazen bir konuda hiç konuşmamak o konu hakkında kurulabilecek onlarca cümleden daha fazla anlam ifade eder.
Unutulmamalı ki,son yerel seçimler de alınan oylar ve rakiplere atılan farklar milletin sadece Cumhuriyet Halk Partisi’ne gösterdiği bir teveccüh değil.
Özellikle adaylara ve tepkilere dayalı oyları çantada keklik görmenin,’’Nasılsa başka çareleri yok elleri mahkum oylarını bize verecekler’’diye hülyalara kapılmanın ve son derece kırılgan oyalarla remil atmanın hüsranla sonuçlanacak yeni seçim yenilgilerinin müsebbibi olması işten bile değil.
Aslında böyle bir yazının şimdilerde yazılıyor olması bile tuhaf.
Tuhaflığı şu ki,artık profesyonel bir ana muhalefet olan CHP’nin hata yapma lüksü diğer partilere göre iki,üç hatta beş kere yok.
Bu ülkenin sinir uçları terör örgütleridir.
Ve bu millet sinir uçlarına dokunulduğunda yaşadığı ekonomik,siyasi ne kadar sıkıntı varsa, hepsini bir kenara bırakır. Kendisini sinirlendirene odaklanır.
Şimdi hiç kimse kızmasın,ya da kızarsa kızsın
Aşağı da yazacaklarım günlük hayatta sağda solda karşılaşıp,ya bir çay içimi ya da ayak üstü iki muhabbet arası yolumun kesiştiği ve CHP li olduğunu bildiğim kişilerden CHP ile ilgili söylemlerinden bizzat derlediklerim.
-CHP de Özgür Özel ve Veli Ağbaba’dan başka konuşabilecek kimse yok mu?
-CHP Sözcüsü emekli öğretmen gibi, parti sözcülüğü yapmıyor sanki ders anlatıyor,heyecanı meyecanı yok (teşbih değil bilinerek kurulan cümle),o çıkınca kanalı değiştiriyorum (bu neredeyse ortak cümle)
-Salıdan salıya monolog; ötesi yok.
-Genel Başkanın bu Y-CHP söylemlerinden hiçbir şey anlamıyorum.
-CHP nin HDP siz bir seçim kazanma stratejisi yok herhalde
-10 Aralık hareketi denilen yapılanma ile Atatürk’ün kurduğu parti devşirilmek mi isteniyor acaba?
-Genel başkanın Andımız hakkında ki net görüşünü bir türlü anlayamadım.
-Hepsi sürekli şikayet ediyorlar,elle tutulur radikal bir şey yaptıklarını görmedim.
-CHP parlamenter sisteme geri dönüleceği konusunda görüş bildiriyor ama,Muharrem İnce bu günkü yapısıyla bir Cumhurbaşkanlığı için inceden inceye kulis faaliyetlerinde.
-Valla Ekrem İmamoğlu mu CHP mi dersen,İmamoğlu derim (burada da bu ve benzeri cümleler pek çok.Demek ki seçmen İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı ile partisini aynı kefeye koymuyor.En azından benim konuştuklarım koymuyorlar)
Daha da var da,bu kadarı yeter.
Ez cümle,
CHP seçmeni yanıtını aradığı sorular olsa da, ana muhalefet partisinde ki tüm gelişmeleri yakından izliyor ve çokta rahat değil.
Bu gelişmelere bir de arkadaşlar(!) eklemenin hiç gereği yok.
Eğer tabana kulak kabartmazsanız
İlk seçimde yine fısıldarlarlar kulağınıza
Kaldı ki bu seçimde Yüzü suyu hürmetlerine oy verilen Belediye Başkanı adaylarınızda olmayacak.
Sandıktan ‘Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim’
Diye bir not çıkarsa
Arkadaş kurbanı oldum deseniz de faydasız.
Kızmaca darılmaca yok dedim zaten.
Ben duyduklarımı yazdım.
Hem elçiye zeval olmaz ki….
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Olcay ERÖZDEN
Arkadaşlar(!)
Direkt siyasi yazı yazmayı sevmiyorum.
Endirekt yazdığım da pek söylemez.
Ama bu yazı öznesi siyasetçi olduğu için biraz siyaset kokacak.
Öncelikle belirtmek isterim ki
Ben özgürüm.
Özgürüm çünkü hiçbir siyasi partinin yandaşı, paydaşı,yoldaşı filan değilim.
Dolayısı ile de hiçbir siyasi güçten ne bir beklentim var ne de çıkarım.
Beni özgür yapan da bu zaten;
Beklentisizliğim.
O yüzden bir yerlere mesaj göndereyim de göze gireyim diye bir çabam hiç olmadı.
Siyasi yazıları siyaseten yazan biri de olmadım.
Ancak ana muhalefet partisinin başkanının geçen Salı günü yaptığı grup konuşmasında kurduğu bir cümleye fena halde takıldım.
Bana garip geldi.
Ortalık birbirinden garip cümlelerden geçilmiyor,takıla takıla CHP Başkanının cümlesine mi takıldın?
Evet,
Çünkü onun kuracağı cümleler yinelenen İstanbul seçimi de dahil olmak üzere yapılan son yerel seçimler de nihayet yelkenlerini dolduracak bir rüzgarı yakalayabilen ana muhalefet partisi dolayısı ile ülke için çok önemli konumda.
Yani ağızdan çıkanın kulaklar tarafından duyulması her zamankinden daha mühim.
Cümle şu;
"Bazı gazeteci arkadaşlarımız tahliye oldular ama yetmiyor, hapiste düşünce suçlusu olmaz"
Hapiste düşünce suçlusu olmaz.
Buna katılmamayı düşünmek bile düşünce suçu.
Elbette doğru.
Yanlış olan sayın başkanın tahliye edilen bazı arkadaşlarının düşünce suçlusu oldukları.
Basın yolu ile terör örgütünün mihmandarlığını yapan,daha dün bu ülkenin başına örülen çorapların ilmiklerini atanların suçları düşüncenin çok ötesinde,millete ve devlete karşı işlenmiş suçlardır.
Bunu romantik söylemlerle yumuşatmaya kalkarsanız birileri de çıkar realizmi hatırlatır.
Hele ki bu arkadaşlardan(!) birinin merhume Türkan Saylan Hoca hakkında attığı o iğrenç itiraf hala belekler de ki tazeliğini korurken.
Ne oldu,nasıl oldu da yargıdan ziyade Türk Ulusu’nun vicdanlarında hüküm giymiş bu arkadaşlar(!) beraat,tahliye,denetimli serbestlik filan denilerek salıverildiler bilmiyorum.
Ama; ölümlerinden dolaylı yoldan olsa da sorumlulukları bulundukları, en azından ahlarını aldıkları rahmetliler
Ali Tatar,Kuddusi Okkır,Türkan Saylan,Cem Çakmak,Soner Polat,Kaşif Kozinoğlu,Emcet Olcaytu,Murat Özenalp ve İlhan Selçuk’un
Ahiretten denetimli serbestlikle dünyaya geri gönderilmeyeceklerini biliyorum.
Bir de arkadaşların (!) gazetecilik nitelikleri var ki,
O konuda sayın başkana partisinin rahmetli gazeteci genel başkanının hayatını ve gazetecilik anlayışını bir kez daha araştırmasını öneriyorum.
En azından gazetecilik ile tetikçilik arasında ki farkları ortaya koyan bölümleri.
Evet sosyal demokrasi her türlü haksızlığa tepkili bir siyasi görüş. Zaten adı üzerinde bunda tartışılacak bir yer yok.
Yok ta,
Çöple samanı ayıramamakta yok sosyal demokrasi kavramında.
CHP’nin belki de son yirmi yılda ilk kez yelkenlerini doldurabilecek bir rüzgar yakaladığı bu süreçte sükutunun altınlığının sözün gümüşlüğüne tercih edilmesi gerekiyor.
Bazen bir konuda hiç konuşmamak o konu hakkında kurulabilecek onlarca cümleden daha fazla anlam ifade eder.
Unutulmamalı ki,son yerel seçimler de alınan oylar ve rakiplere atılan farklar milletin sadece Cumhuriyet Halk Partisi’ne gösterdiği bir teveccüh değil.
Özellikle adaylara ve tepkilere dayalı oyları çantada keklik görmenin,’’Nasılsa başka çareleri yok elleri mahkum oylarını bize verecekler’’diye hülyalara kapılmanın ve son derece kırılgan oyalarla remil atmanın hüsranla sonuçlanacak yeni seçim yenilgilerinin müsebbibi olması işten bile değil.
Aslında böyle bir yazının şimdilerde yazılıyor olması bile tuhaf.
Tuhaflığı şu ki,artık profesyonel bir ana muhalefet olan CHP’nin hata yapma lüksü diğer partilere göre iki,üç hatta beş kere yok.
Bu ülkenin sinir uçları terör örgütleridir.
Ve bu millet sinir uçlarına dokunulduğunda yaşadığı ekonomik,siyasi ne kadar sıkıntı varsa, hepsini bir kenara bırakır. Kendisini sinirlendirene odaklanır.
Şimdi hiç kimse kızmasın,ya da kızarsa kızsın
Aşağı da yazacaklarım günlük hayatta sağda solda karşılaşıp,ya bir çay içimi ya da ayak üstü iki muhabbet arası yolumun kesiştiği ve CHP li olduğunu bildiğim kişilerden CHP ile ilgili söylemlerinden bizzat derlediklerim.
-CHP de Özgür Özel ve Veli Ağbaba’dan başka konuşabilecek kimse yok mu?
-CHP Sözcüsü emekli öğretmen gibi, parti sözcülüğü yapmıyor sanki ders anlatıyor,heyecanı meyecanı yok (teşbih değil bilinerek kurulan cümle),o çıkınca kanalı değiştiriyorum (bu neredeyse ortak cümle)
-Salıdan salıya monolog; ötesi yok.
-Genel Başkanın bu Y-CHP söylemlerinden hiçbir şey anlamıyorum.
-CHP nin HDP siz bir seçim kazanma stratejisi yok herhalde
-10 Aralık hareketi denilen yapılanma ile Atatürk’ün kurduğu parti devşirilmek mi isteniyor acaba?
-Genel başkanın Andımız hakkında ki net görüşünü bir türlü anlayamadım.
-Hepsi sürekli şikayet ediyorlar,elle tutulur radikal bir şey yaptıklarını görmedim.
-CHP parlamenter sisteme geri dönüleceği konusunda görüş bildiriyor ama,Muharrem İnce bu günkü yapısıyla bir Cumhurbaşkanlığı için inceden inceye kulis faaliyetlerinde.
-Valla Ekrem İmamoğlu mu CHP mi dersen,İmamoğlu derim (burada da bu ve benzeri cümleler pek çok.Demek ki seçmen İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı ile partisini aynı kefeye koymuyor.En azından benim konuştuklarım koymuyorlar)
Daha da var da,bu kadarı yeter.
Ez cümle,
CHP seçmeni yanıtını aradığı sorular olsa da, ana muhalefet partisinde ki tüm gelişmeleri yakından izliyor ve çokta rahat değil.
Bu gelişmelere bir de arkadaşlar(!) eklemenin hiç gereği yok.
Eğer tabana kulak kabartmazsanız
İlk seçimde yine fısıldarlarlar kulağınıza
Kaldı ki bu seçimde Yüzü suyu hürmetlerine oy verilen Belediye Başkanı adaylarınızda olmayacak.
Sandıktan ‘Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim’
Diye bir not çıkarsa
Arkadaş kurbanı oldum deseniz de faydasız.
Kızmaca darılmaca yok dedim zaten.
Ben duyduklarımı yazdım.
Hem elçiye zeval olmaz ki….