Günümüz yaşantısında en büyük konuşulan konulardan bir tanesini de algı yönetimi oldu. Algı yönetimi konusu, sanki insanların yönlendirilmesi ve şartlandırılmasına yönelik bir meslekmiş gibi karşımıza çıkıyor, çaldığımız kapıların açılması esnasında.

Nedir bu algı yönetimi?

Çok basit. Herhangi bir konuda, insanların haklı veya haksız olduklarına bakılmaksızın, olayların çarpıtılması ve karşısındaki insanların belki de akıl yoksunuymuş gibi görülüp, gözlenip, insanların asıl önemli olan konuya ilişkin bilgi ve fikir sahibi olması yerine, başka konularla akıllarının karıştırılıp, kafalarının allak bullak edilmesi.

Psikolog arkadaşım Tayfun, algı yönetimi nedir? Diye sorduğumda bu açıklamayı yaptı.

Evet, günümüzde, karşılaştığımız pek çok olumlu veya olumsuz olayla ilgili olarak sosyal medya kullanımı hızlandı. Gelişti ve genişledi. Bazı kişilerin birkaç tane sosyal medya hesabı var7. Bazıları normal hesaplarına ek olarak feyk hesap denilen uydurma veya kanuni deyimiyle sahte hesaplar açarak, kayıtlı bulunan veya kendisini takibe alanlara istediği konuda istediği gibi algı yöntemleri uyguluyor. Mesela, sütü bozuk çıkan çiftlik sahibinin, “benim peynirim ödül aldı” cinsinden açıklama yaparak hedefi başka kitlelere dağıtmayı başarması gibi.

Algı yönetimi konusunda sosyal medyayı kullanan siyasetçilerimiz var. Özellikle, takipçilerine, halka veya feyk hesaplarıyla açtıkları sosyal medya ortamlarındaki paylaşımlarında, birbirlerine karşı olur olmaz söylem veya isnatlarla suçlamalarda bulunuyorlar. Mesela, bölgede kesilen sular yüzünden geçtiğimiz günlerde sosyal medyada tartışılan, “suları AK Parti kesti, sular, bu mahalle CHP’ye oy verdi diye kesilmiş” gibi aslı astarı olmayan paylaşımlarla kafa karıştırılması, en büyük algı operasyonudur.

Yine, siyasette, köşeye sıkışan birisinin okların hedefini başka yöne çevirme adına, yaptığı bir ailevi paylaşım veya bir yardım paylaşımı, toplumu anında ikiye bölüyor.

Bazı insanlar., ise algı operasyonlarına çok çabuk inanıp kanıyorlar.

Öyle ki, yapılanların yanlış olduğunu, hatalı olduğunu bilmelerine rağmen, “ne varmış bunda. Falan, filanda aynı şeyleri yapıyor..” gibisinden başlıyorlar karşı savunmaya geçmeye.

Ya, bir kişinin hırsızlık yapması demek başka kişilerinde hırsızlık yapması halinde onların haklı oldukları anlamına mı gelir?

Aslında cevap bekleyen soru bu. Kim olursa olsun, hırsız, hırsızdır.                        

Yapılanlara bahane bulunması adına, “sadece o mu yapıyor?” diye karşı sorular sormak bana göre, hırsızlara kol kanat germek ve onları daha fazla hırsızlık yapmaya teşvik etmektir.

Yazıktır günahtır.

Hepimiz aynı geminin yolcularıyız.

Siyasetçiler birbirlerinin rakipleri olabilirler. Fakat, vatandaşlar birbirlerinin rakipleri değil, birbirlerinin refikleri, yol arkadaşlarıdır. Koltuk, ikbali peşinde koşan bir siyasetçinin, politikacının, geçmişte örnekleri gördük, sigara paketi üzerine not alıp, “ben bu işi yapacağım” diye söz verdikten sonra, sigaralar bittiğinde paketi çöpe atıp, üzerinde ne yazdığına bile dikkat etmeyen binlerce politikacı ile karşılaşmadık mı biz senelerce.

Yani, sözün kısası, ülkemizde son yılların modası oldu bu, doğru veya yanlış olayların çarpıtılması. İnsanların bilgi kirliliği içinde ne yapacaklarını şaşırmaları. Kısaca algı yönetimi.

Peki, nereden çıktı şimdi bu algı operasyonu söylemleri diye sorabilirsiniz?

Hemen yazıyorum, hangi partiden olursa olsun, hangi siyasi ideoloji savunursa savunsun, kamuoyuna yansıyan veya olumsuzluk yaratan bir iş veya eylemle ilgili olarak vatandaşların ön yargılı davranmaları bir gizli, yani zinnen destek verme anlamına gelir. Olaylar karşısında objektif olabilmek, onları sabırla ve doğrulara ulaşılıncaya kadar takip etmek, bizlerin vicdanlarını rahatlatır.

Yalan yanlış söylemler ise büyüklerimizin eski yıllarda kullandıkları kelimelere benzer, “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar” misali.