Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Aktif ölü

Yazının Giriş Tarihi: 15.10.2020 00:01
Yazının Güncellenme Tarihi: 15.10.2020 00:01

2008;

Hanımın emeklilik işlemleri için o zamanlar Altıparmak’ta bulunan Sigorta Binasının katları arasında koşuştururken gözümüze çarptı.

Sanırım üçüncü kattaydı ve rutubet kokulu bir odanın kapısının üzerinde asılı tabelada yazıyordu;

Aktif Ölü Servisi

Merak ettim tabi; çaldım kapıyı başımı aradan uzatıp sordum.

‘’Burası ne servisi?’’

İçeridekiler ‘Emeklilik Servisi’ dediler.

Doğru olmasına doğru servise gelmiştik te, tabelada ki o yazı bana mezarlarından çıkarak korkunç görüntüleri ile etrafa dehşet saçan absürt filmlerin her daim vaz geçilmezi  Zombileri anımsatmıştı.

O yüzden de, Aktif Ölü olsa olsa Zombi olur zaar diye düşünmüştüm.

Uzun yıllar bunu birbirimize anlatıp aramızda eğlendik hanım ile.

Hatta ben ondan sekiz yıl sonra emekli olduğum için ‘Ben senden daha genç  Zombiyim’  der dalga geçerdim.

Nereden bilebilirdim ki..?

Üzerinden yıllar geçecek emekli gerçekten Aktif Ölü olacak, o tabelayı yazan artık her kimse, haklı çıkacak…

O zamanlar dalga geçtiğim tanım bu gün artık emekliler için son derece yerinde bir sıfat oldu. Özellikle de işçi emeklileri için.

Emekli maaşının dörtte üçünün geçerlilik süresi iki buçuk gün,kalanının son kullanma tarihi de orasından burasından sıka sıka on beş gün. (ki bu hesap bir değil iki emekli aylığı üzerinden.Birinden yapsam ortada yapılacak hesap mesapta kalmayacaktı)

Diğer on beş gün ise tam bir Aktif Ölü vaziyeti.

Kim sorsa yaşıyormuşsun da, aslında çoktan mefta olmuşsun gömmeyi unutmuşlar, senin de bundan haberin yokmuş vaziyeti yani.

Aman para harcamayalım diye kitabı, sinemayı, tiyatroyu anılara emanet ederek, hayatın renklerine dair vazgeçilince öldürmeyecek  ne varsa onların hepsini yok sayarak, çarşı, market, pazarı en az hasarla atlatabilmek adına hafta da bire indirerek, en çok ta bize sigortalarımızın karşılayamayacağı hastalıkları verip özel sağlık dükkanlarına mecbur bırakma Yarabbim diye dua ederek yaşarmış gibi yaptığımız on beş gün de böylesi bir on beş gün.

O on beş gün bitince hırlaya hırlaya bekleyen bir diğer on beş gün.

Yok, yanlış oldu; On iki gün.

Çünkü her yeni ay sürekli artan dövizin tetiklediği fiyatlar nedeni ile   bir öncekinden daha uzun süre yaşıyormuş gibi yapmamızı gerektiriyor.

Bakalım ne zaman tek sayılara düşeceğiz?

Tek tesellimiz yedi buçuk milyon SSK emeklisi ile birlikte yaşama taklidi yapıyor olmamız. En azından  yalnız kalmamamız.

Ben dahil pek çoğumuzun emekli maaşlarımızın asgari ücreti bile yakalayamıyor olması bu teselliyi biraz örseliyor ama yapacak fazlaca da bir şey yok işte.

‘Ne çıkarsa bahtına’ nın insanın bahtı olduğu bir ülke de daha fazlasını beklemekte abesle iştigal.

Oysa hepimiz yıllarca birbirinden sıkıntılı çalışma koşullarına, kimimiz sakat kalarak, kimimiz meslek hastalıklarından muzdarip olarak, kimimiz iş kazası denilen ancak cinayete eş nedenlerle dünyaya çok erken veda ederek,kimimiz hukuksuz ve haksız girdi çıktılarla yıllarımızı kaybederek, kimimiz sosyal güvenceye gereğinden çok daha geç ulaşarak, tamamımıza yakınımız da emeğimizin gerçek değerinin karşılığını asla alamayarak, sadece emeklilik hayali ile dayanmış, çaptan düştüğümüz de kimseye el açmadan üç beş yıl da olsa sakin bir hayat sürüp ardından bu dünyadan göçüp gitmeyi hedeflemiştik.

‘Bu hedef bile kendilerine çok görülen EYT liler ne desinler kardeş?’ diyeniniz olursa o da başımla beraber.

Hiç birimizin bu dönemimize dair hesaplarımız da, kredi borçlusu olmak, kredili mevduat hesabı vs yöntemleri öğrenmeye çalışıp ATM lerin önünde işlem yapacağım diye kan ter içinde kalmak, kartlara gençlerin tabiri ile takla attırmak, hastalanacağız diye birbirimizin ödümüzü patlatmak, daha aşağısı ücret olarak verilemez denilen rakamlara bile uzaktan bakmak, tatilden seyahatten geçtim bir akşam hanımı alıp dışarıda yemek yiyememek, bayram gelince torunlara gönlümüzden geçen harçlıkları veremeyerek kendimizin altında kalıp ezim ezim ezilmek en ağırı da yıpranmış bedenlerimiz ile emekli maaşına destek olsun da biraz nefes alalım diye iş arayıp sonunda ‘ne iş olsa yaparım’a  gelmek hiç yoktu.

Size yıllardır şu kadar emekli maaşı emekli verdik; şikayet edeceğinize oturun bize şükredin mealinden demeçlere muhatap olmak ise hiç mi hiç yoktu.

Şanslılarımız en çok kıdem tazminatlarını alabildiler; öyle emekli ikramiyesi  filan zaten ezelden beri bizim için tanımlama dışıydı.

Ne üniversite tahsilimiz kar etti ne yabancı dilimiz,ne özel yeteneklerimiz. Hepimiz son tahlilde düz işçiydik özel sektörde.

Müdür vs olup hava atanlarımız ise bunu işten çıkartıldıklarında anlarlardı sadece. Asgari ücret ise genel anlam da her zaman azami ücretti tabi.

Ez cümle; açlık ve yoksulluk sınırlarının altında ki kazançlarımızla çalışma hayatlarımız boyunca ürettiğimiz katma değerlerle hem ülkeye hem de topluma mum olduk ta bir türlü dibimize ışık veremedik.

Ancak başta bankalar olmak üzere üç kuruşluk emekli harçlıklarımıza göz koymayan kalmadı.

Kim akıl edip o kuralı koyduysa Allah ondan razı olsun; sadece emekli maaşlarımıza haciz konulması önlendi o kadar.

Gerçi ‘aaaa emekli hesabınız mıydı bilmiyorduk pardon’ ayağına yatıp bankalarla el ele bu kazanılmış hakkımıza tecavüz etmeye çalışanların da oldukları bir başka gerçek ya neyse…

Ha bir de;

Her ay hesabımıza geçmeden önce en az on gün maaşlarımızı kullanıp üç yılda bir de ulüfe dağıtıyormuşçasına promosyon adı altında birbirinden komik rakamların ’Al sana kıyak yaptık,kapa çeneni otur, maaşını da üç yıl daha bizden almaya devam et ki sana o zamanda bir kıyak yapalım’ denilerek verilmesi de var tabi…

Velhasıl bizim memlekette emekli denilince anlaşılamayan tek şey adının neden emekli olduğu.

Düşünün bir;

Emekli denilince akla ilk olarak yıllarca emeği ile çalışmış, çocuklar yetiştirmiş,ülkeye ve topluma kendi ölçüsü dahilinde katkı sağlamış insanlar mı geliyor, yoksa yaşlı adam ve kadınlar mı?

Ve emeğin hemen yanında ki ‘li’ eki sadece ununu elemiş eleğini asmışları mı çağrıştırıyor?

Kim bilir kaçınız o li ekinin nefesinizi kestiği durumlarda çoluk çocuktan, torun torbadan gizli gizli ‘bana uygun bir iş bulabilir miyim acaba’ diye kimselere çaktırmadan iş ilanlarına göz atıyorsunuzdur.

Tabelayı yazan çok haklıymış.

Galiba pasif ölü olmak aktif ölü olmaktan çok daha kolay bu memlekette.

İlkin de en azından ev kirası,faturalar,vergiler,iş aramalar ve bulamamalar vs yok.

Geri de kalanlar Üç kulhuvallah bir elham okuyorlar; göçüp gidiyorsun..

Kayıran Allah insanın Aktif Ölü olanını kayırsın..

Amin…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.