Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Ah bir enfekte olsam..!

Yazının Giriş Tarihi: 25.08.2020 00:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 25.08.2020 00:00

İki gün önce internette günlük gazete turumu atarken rastladığım bir haber aslında haber değil alenen keder niteliğindeydi.

Gazetelerden birine konuşan hastanelerin Covid-19 servisleri ile yoğun bakım servislerinde çalışan sağlık emekçileri, Covid-19 salgınıyla mücadelede tükenme noktasına geldiklerini ve psikolojik olarak yıprandıklarını belirterek,

“Her gün bir arkadaşımızın test sonucu pozitif çıkıyor. 24 saat aralıksız ve gözümüzü kırpmadan nöbetler tutuyoruz. Covid hastaları günde iki kere ilaç almaya hastaneye geliyor ve belki de toplu taşıma kullanıyorlar” demişler.

Şimdi sıkı durun;

Beyanat veren hemşireler arasında bu süreçte çok yorulduğu için Covid’e yakalanıp 14 gün dinlenmek istediğini söyleyen de var ve bir ateşin ortasına atıldığını düşünen de.

Son zamanlarda aynı konuyu işleyen pek çok haber çıkıyor medyada.

İkisi yanlışsa biri mutlaka doğrudur diye düşünüyorum.

Düşünüyorum çünkü sohbet ettiğim hekim arkadaşlarımdan da çalışma koşullarının giderek zorlaştığını ve aşırı yorgunluğa direnmeye çalıştıklarını duyuyorum.

Dünya genelinde Kovid-19  salgını sebebiyle hayatını kaybedenlerin sayısı 700 bini aşmışken gencecik bir hemşireye ‘’Covid’e yakalanıp 14 gün dinlenmek istiyorum’’cümlesini kurduran bu duygu tükenmişliğin dik alası değilse neyin dik alasıdır?

İşin daha da acı tarafı hemşire bu haleti ruhiyesinde yalnız da değil;

Medya hekimlerin de yakın geleceğe dair kaygılarının arttığı bu günlerde, sesini duyuramayan, umudunu yitiren hekimlerin emeklilik ya da istifa sayısındaki artışların arttığı yönünde haberlerle dolu.

Aylardır özveriyle çalışan hekimleri emeklilik ya da istifa noktasına getiren nedenlerin bir an önce ortadan kaldırılması akşam sabaha mümkün değilse bile hadisenin akışına bırakılamayacağı da aşikar.

Konu ile ilgili haberleri inceledikçe diğer sağlık çalışanlarında da durumun pek farklı olmadığı rahatlıkla gözleniyor.

Şu salgın döneminde gösterdikleri insan üstü gayretle mesleklerinin kutsallığını defalarca kanıtlayan sağlık çalışanlarından her şeyin üstünde bir de şapkalarından tavan çıkartmaları beklenmiyorsa onları derhal  manevi olarak yaşamakta oldukları çöküş ve tükenmişliğin, düşük temel maaşların, yetersiz rakamlardaki performans ödemelerinin,aşırı çalışma saatlerinin boyunduruğundan kurtarmak gerekiyor.

Ha bir de bir türlü önlemeyen hastalar ya da yakınları tarafından her an karşılabilecekleri şiddetten tabi.

Sözün burasında sağlığımızı koruyan görünmez kahramanları da anmazsam kalemim bana küser.

Sabah 9’da yollara düşerek gece 12- 1’e kadar çalışan, sabah yola çıktıklarında kullanılan sistemde 5 -6 hasta varken akşama kadar o sisteme sürekli yeni girişler yapıldığı için gecenin sonunda 30- 35 hastaya giden ve bundan asla yüksünmeyen, günde ortalama 100 kilometre yol kateden,yine günde 12 ile 15 saat arası aralıksız mesai yapan ve korona ile göğüs göğüse çarpışan Filyasyon Ekiplerinden yani.

Şimdi gözlerini kapatıp  bir an satırlardır zikrettiğim sağlık çalışanlarının olmadıklarını varsayın.

Eminim var bile sayamamışsınız içiniz ürpermiştir de gözlerinizi derhal açmışsınızdır.

Ancak duruma gerekli müdahaleler yapılmazsa elbette tümden değil ama sayıca eksilecekler hayatlarımızdan.

Hayatlarımız demişken;

Bilmem kaçımız farkındayız ama;

Hayatımızın yarısı bizim elimizdeyse diğer yarısı da sağlıkçılarımızın elinde.

Ömür denilen şeyi törpülerken istisnasız hepimizin yolu bir şekilde kesişiyor onlarla.

Tamam alkışta lazım da;

Lafla yürümeyen peynir gemisi, el çırpmayla yürür sanılıyorsa İşte o fena..

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.