Bir sezon daha geride kaldı. Eğrisiyle doğrusuyla, günahlarıyla sevaplarıyla koca bir sezon. Sanki geçen yıl bu zamanlar yazıyorum bu yazıyı. Bursaspor, ligin son haftasında kümede kalmış, düşmekten kurtulmuş. Aradan tam bir yıl geçmiş. Yeşil beyazlılar yine acaba mı ki demiş ama bu sefer birkaç hafta önceden kümede kalmayı garantilemiş. Koca bir yılda ne değişmiş? Hemen hemen hiçbirşey... Sadece taraftarın sevgisi giderek büyümüş.
Hiç düşündünüz mü Bursaspor neden bunları yaşıyor? İlla ki kafa yormuşsunuzdur ama eminim içinden çıkamamışsınızdır.
Peki, tarihine şampiyonluk yazdıran, İstanbul takımlarını peşine takan Bursaspor’da son iki sezonda neler oluyor da taraftarların yürekleri ağızlara geliyor? İnanın bu sorunun cevabını çok düşündüm. Hala da araştırıyorum. Ne yönetim bu sıkıntıları yaşamak için takım kurdu ne de teknik heyetler bindiği dalı kesti. Elbette ki yanlışlar yapılmıştır, hatalar olmuştur. İstenmeden, bilmeden...
Dedim ya son iki yıldır yaşanan korku dolu senaryonun adını koyamıyorum. Üç dört sene önce deselerdi ki Bursaspor düşmeme mücadelesi verecek son haftalarda işi kurtaracak, herhalde delirmiş derdik ama yaşananlar gerçek.
Kim bilebilirdi ki Batalla gibi artık sembol olmuş bir değerin bile faydalı olamayacağını. Kim bilebilirdi ki ilk yarı itibariyle Avrupa’nın en çok gol atan savunma oyuncularından olan Aziz Behich’in hayalet futbolcuya dönüşeceğini. Gelip, görüp, gördükten sonra şaşıp kaldığımız teknik direktör Le Guen’in kenardan sadece izleyeceğini, hamle yapamayan, oyunu okuyamayan ve hatta rakip analizlerini bile hatalı yapan bir teknik adam olacağını kim bilebilirdi ki? Daha buna benzer pek çok örnek verebiliriz.
Hepsini üst üste koyup, toplayıp çıkaralım. Sonuç ne? Bence şanssızlık. Adını koyabilecek başka birşey bulamıyorum. Ağır eleştirilerin haksızlık olacağını biliyorum. Zaman zaman maç yazılarında ağır eleştirilerimiz oldu, olmadı değil. Ancak o eleştiriler doksan dakikayla sınırlı, adı üstünde sadece o maçı içeren kritiklerdi.
Ortada yaşanan kabus dolu koskoca iki sezon var. Gördüğüm kadarıyla kongre sürecinden sonra güzel şeyler olacak. Olması da lazım. Seçim süreci ve kongre bir başka yazı konusu. Bir sonraki yazımızda bu konuyu işleyeceğim.
Adını koymakta zorlandığım son iki sezonda yaşananların son bulması ve şanssızlık olarak nitelendirdiğim korkulu rüyaların bir daha yaşanmaması dileğiyle hayırlı Ramazanlar dilerim...
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Cüneyt ERSAN
Adını siz koyun
Bir sezon daha geride kaldı. Eğrisiyle doğrusuyla, günahlarıyla sevaplarıyla koca bir sezon. Sanki geçen yıl bu zamanlar yazıyorum bu yazıyı. Bursaspor, ligin son haftasında kümede kalmış, düşmekten kurtulmuş. Aradan tam bir yıl geçmiş. Yeşil beyazlılar yine acaba mı ki demiş ama bu sefer birkaç hafta önceden kümede kalmayı garantilemiş. Koca bir yılda ne değişmiş? Hemen hemen hiçbirşey... Sadece taraftarın sevgisi giderek büyümüş.
Hiç düşündünüz mü Bursaspor neden bunları yaşıyor? İlla ki kafa yormuşsunuzdur ama eminim içinden çıkamamışsınızdır.
Peki, tarihine şampiyonluk yazdıran, İstanbul takımlarını peşine takan Bursaspor’da son iki sezonda neler oluyor da taraftarların yürekleri ağızlara geliyor? İnanın bu sorunun cevabını çok düşündüm. Hala da araştırıyorum. Ne yönetim bu sıkıntıları yaşamak için takım kurdu ne de teknik heyetler bindiği dalı kesti. Elbette ki yanlışlar yapılmıştır, hatalar olmuştur. İstenmeden, bilmeden...
Dedim ya son iki yıldır yaşanan korku dolu senaryonun adını koyamıyorum. Üç dört sene önce deselerdi ki Bursaspor düşmeme mücadelesi verecek son haftalarda işi kurtaracak, herhalde delirmiş derdik ama yaşananlar gerçek.
Kim bilebilirdi ki Batalla gibi artık sembol olmuş bir değerin bile faydalı olamayacağını. Kim bilebilirdi ki ilk yarı itibariyle Avrupa’nın en çok gol atan savunma oyuncularından olan Aziz Behich’in hayalet futbolcuya dönüşeceğini. Gelip, görüp, gördükten sonra şaşıp kaldığımız teknik direktör Le Guen’in kenardan sadece izleyeceğini, hamle yapamayan, oyunu okuyamayan ve hatta rakip analizlerini bile hatalı yapan bir teknik adam olacağını kim bilebilirdi ki? Daha buna benzer pek çok örnek verebiliriz.
Hepsini üst üste koyup, toplayıp çıkaralım. Sonuç ne? Bence şanssızlık. Adını koyabilecek başka birşey bulamıyorum. Ağır eleştirilerin haksızlık olacağını biliyorum. Zaman zaman maç yazılarında ağır eleştirilerimiz oldu, olmadı değil. Ancak o eleştiriler doksan dakikayla sınırlı, adı üstünde sadece o maçı içeren kritiklerdi.
Ortada yaşanan kabus dolu koskoca iki sezon var. Gördüğüm kadarıyla kongre sürecinden sonra güzel şeyler olacak. Olması da lazım. Seçim süreci ve kongre bir başka yazı konusu. Bir sonraki yazımızda bu konuyu işleyeceğim.
Adını koymakta zorlandığım son iki sezonda yaşananların son bulması ve şanssızlık olarak nitelendirdiğim korkulu rüyaların bir daha yaşanmaması dileğiyle hayırlı Ramazanlar dilerim...