Şiddet kime ve neye yönelik olursa olsun en hafifinden bir davranış bozukluğudur.
Her ne kadar yeni yeni düzenlemelerle yasalarda ciddi karşılık bulsa da, bu durum, ülkemizde diğer Avrupa ülkelerine oranla daha sık yaşanmakta. Ölümle sonuçlananlarının da sık sık gündem oluşturduğu bir ortamda, ben artık sözün bittiği yere gelinmiş olduğunu düşünenlerdenim. Sempozyumlar, gösteriler, yürüyüşler, özel günler, Sivil Toplum Örgütlerinin savaşımları kadına şiddetin önlenmesine yetmiyor, yetemiyor. Bu yolda yapılan her türlü toplantıyı, protestoyu yüreğimin en içinden desteklesem de, kendimi böylesi eylemlerin somut bir sonuç oluşturmayı başarabileceğine inandıramıyorum. Protesto edilen, kınanan, hatta lanetlenen bir kurum, kuruluş vesaire olsa tamam. Burada protesto edilen belki de hemen yanı başınızdakinin bir saat sonra karşılaşacağı görünmez bir düşman. Ne zaman, nerede, kim tarafından yapılacağı önceden asla kestirilemeyen kalleşçe bir saldırıya maruz kalma olasılığının yüksekliği çok ürkütücü.
Sorun sosyolojik ve psikolojik olmasının yanı sıra nevrotikte.
İnsanımızın yüzde 90’ını Müslümanlar oluşturuyor. Ve ben eşini, kızını, baldızını kısacası kadınlarını döven erkeklere soruyorum, hadi kuldan utanmıyorsunuz, Allah’tan da mı korkunuz yok? Hak dininin neresinde buldunuz, kitabımızın neresinde okudunuz yaptığınız eziyetlerin mubah olduğunu ve hangi yüzle secde ediyorsunuz, Yaradan’ın kullarına yaptığınız eziyet üzerinizdeyken ve nasıl bekliyorsunuz dualarınızın kabulünü, Allah’ın özenerek yarattıklarını, ana olmakla şereflendirdiklerini dövdüğünüz ellerinizi açarak.
Elbet her kul hakkını alacak diğerinden. Siz bu hesabı veremeyenlerle derdest olduğunuzda pişman bile olacak zaman bulamayacaksınız.
Kadın sorunları ile ilgili bir kurum tarafından yapılan araştırmaya göre, Türk kadınların yüzde 39'u 'tokatlanma, itilme, yumrukla vurulma, boğazının sıkılması, bir yerinin yakılması, silah, bıçak gibi aletlerle tehdit edilme ya da bunların kullanılması' sonucu fiziksel şiddete uğruyor. Başka bir ifadeyle her 10 kadından 4'ü eşi veya birlikte olduğu kişi tarafından fiziksel şiddete maruz kalıyor. (bence bu rakam çok daha yüksek. Ama gizli kalıyor kadınların ruhlarında.)
Kadınların yüzde 15'i hısım akrabası tarafından tecavüze uğruyor, cinsel olarak aşağılayıcı ya da küçük düşürücü eylemlere zorlanıyor. Cinsel şiddet birçok durumda fiziksel şiddetle birlikte yaşanıyor. Kadınların yüzde 42'si fiziksel veya cinsel şiddete maruz kalıyor. Kadınların yüzde 44'ü de duygusal şiddet görüyor. Kadınların yüzde 23'ü eşlerinin veya birlikte oldukları kişilerin kendisinin çalışmasına engel ya da işten ayrılmasına neden olduğunu belirtiyor…
Evet, kadınını dövebilen güçlü (!) erkekler, abdestiniz sizi ne kadar temizliyor bir düşünün bakalım…
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Olcay ERÖZDEN
Abdest
Şiddet kime ve neye yönelik olursa olsun en hafifinden bir davranış bozukluğudur.
Her ne kadar yeni yeni düzenlemelerle yasalarda ciddi karşılık bulsa da, bu durum, ülkemizde diğer Avrupa ülkelerine oranla daha sık yaşanmakta. Ölümle sonuçlananlarının da sık sık gündem oluşturduğu bir ortamda, ben artık sözün bittiği yere gelinmiş olduğunu düşünenlerdenim. Sempozyumlar, gösteriler, yürüyüşler, özel günler, Sivil Toplum Örgütlerinin savaşımları kadına şiddetin önlenmesine yetmiyor, yetemiyor. Bu yolda yapılan her türlü toplantıyı, protestoyu yüreğimin en içinden desteklesem de, kendimi böylesi eylemlerin somut bir sonuç oluşturmayı başarabileceğine inandıramıyorum. Protesto edilen, kınanan, hatta lanetlenen bir kurum, kuruluş vesaire olsa tamam. Burada protesto edilen belki de hemen yanı başınızdakinin bir saat sonra karşılaşacağı görünmez bir düşman. Ne zaman, nerede, kim tarafından yapılacağı önceden asla kestirilemeyen kalleşçe bir saldırıya maruz kalma olasılığının yüksekliği çok ürkütücü.
Sorun sosyolojik ve psikolojik olmasının yanı sıra nevrotikte.
İnsanımızın yüzde 90’ını Müslümanlar oluşturuyor. Ve ben eşini, kızını, baldızını kısacası kadınlarını döven erkeklere soruyorum, hadi kuldan utanmıyorsunuz, Allah’tan da mı korkunuz yok? Hak dininin neresinde buldunuz, kitabımızın neresinde okudunuz yaptığınız eziyetlerin mubah olduğunu ve hangi yüzle secde ediyorsunuz, Yaradan’ın kullarına yaptığınız eziyet üzerinizdeyken ve nasıl bekliyorsunuz dualarınızın kabulünü, Allah’ın özenerek yarattıklarını, ana olmakla şereflendirdiklerini dövdüğünüz ellerinizi açarak.
Elbet her kul hakkını alacak diğerinden. Siz bu hesabı veremeyenlerle derdest olduğunuzda pişman bile olacak zaman bulamayacaksınız.
Kadın sorunları ile ilgili bir kurum tarafından yapılan araştırmaya göre, Türk kadınların yüzde 39'u 'tokatlanma, itilme, yumrukla vurulma, boğazının sıkılması, bir yerinin yakılması, silah, bıçak gibi aletlerle tehdit edilme ya da bunların kullanılması' sonucu fiziksel şiddete uğruyor. Başka bir ifadeyle her 10 kadından 4'ü eşi veya birlikte olduğu kişi tarafından fiziksel şiddete maruz kalıyor. (bence bu rakam çok daha yüksek. Ama gizli kalıyor kadınların ruhlarında.)
Kadınların yüzde 15'i hısım akrabası tarafından tecavüze uğruyor, cinsel olarak aşağılayıcı ya da küçük düşürücü eylemlere zorlanıyor. Cinsel şiddet birçok durumda fiziksel şiddetle birlikte yaşanıyor. Kadınların yüzde 42'si fiziksel veya cinsel şiddete maruz kalıyor. Kadınların yüzde 44'ü de duygusal şiddet görüyor. Kadınların yüzde 23'ü eşlerinin veya birlikte oldukları kişilerin kendisinin çalışmasına engel ya da işten ayrılmasına neden olduğunu belirtiyor…
Evet, kadınını dövebilen güçlü (!) erkekler, abdestiniz sizi ne kadar temizliyor bir düşünün bakalım…